14 Eylül 2015 01:00

Ekonominin bu hali zalimliği artırır

Ekonominin bu hali zalimliği artırır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Daha dün ‘kabus senaryoları’ denilip geçilebilecek şeylerdi! Ama bugün birer sahici tez durumuna geldiler.
Giderek sahicilik kazanmaya başlayan ‘kabus senaryoları’, ekonomik tablo ile yan yana konuldu mu... Adeta üzerimize gelen kusursuz fırtınaya dönüşüyor.
Önce ‘kabus senaryolarından’ başlayalım.
Kabus senaryolarının ne olduğundan önce...
Nasıl bir atmosferde oluşturulduğuna bakalım!
Yargının ele geçirildiği...
Meclis çalışamaz kılınarak (bugün kim ortada bir Meclis olduğunu iddia edebilir) yasamanın yok edildiği... Adı ‘seçim’ olan lakin kendisi tepedeki adamın kavgasının aracına dönüşmüş bir hükümet oluşumuyla yürütme yetkisinin ele geçirildiği...
Kısacası, ‘sivil darbe’ atmosferi!
Böylesi bir atmosferde yazılan senaryolara gelince...
Cumhurbaşkanı Erdoğan için geri dönüş yok...
Cumhurbaşkanı, şuan yaptığı fiili başkanlık durumunun devamını sağlayabilmek için her yolu deneyebilir...
HDP’ye ve özellikle Kürt seçmene karşı baskı ve provokasyonlar artarak sürecektir.
Anketlerden güven verici sonuçlar gelmezse... HDP seçmeni oy veremez hale getirilemezse... ‘Olağanüstü hal’, ‘savaş’ ya da başka bir gerekçe ile seçimler ertelenir.
Daha büyük saldırı ve provokasyonlar gelebilir.
Erdoğan kaybedeceği bir seçime asla bir daha girmez!
Böyle giderse aklımıza bile getirmek istemiyoruz ama darbe gelir.

EKONOMİ YANGINA BENZİNLE GİDİYOR

Söz konusu iddialar şu tanıklıklarımızla sahici bir nitelik kazanıyor.
Bölgede olağanüstü hal koşullarında halka saldırmak...
HDP’ye yönelik saldırıları izlemek.
Türkiye’nin dört bir yanında kişilere, basın kuruluşlarına yönelik linçleri cezalandırmak, kınamak bir yana adeta teşvik edercesine kışkırtmak...
Şimdi bunların yanına ekonomik tabloyu ekleyelim.
İhracat tutarındaki çift haneli azalma devam ediyor.
Sanayi üretimi üçüncü çeyreğe frene basarak girdi.
Dolar kuru rekorlar kırıyor öte yandan Türkiye ekonomisinin bağımlı olduğu uluslararası sermaye akışı giderek zayıflıyor.
Belli ki hazirandan sonraki üç ayda büyüme yüzde l’lere düşecek. Seçimlere durgun bir ekonomi ile girilecek.
Dolar bazında milli gelir küçülüyor. Türkiye’de gelir 2009’dan bu yana ilk kez 10 bin doların altına düştü.
İlk iki çeyrekte kişi başına gelir 9 bin 941 dolara düştü. Söz konusu düşüş bu yılın ilk altı ayında kişi başına 343 dolar fakirleştiğimizi söylüyor.
Bu yıl tekrar 10 bin doların üstüne ulaşması imkansız!
Hükümetin kredi ve kredi kartları kullanımını azaltmaya yönelik aldığı tedbirlere rağmen borçları nedeniyle yasal takibe giren kişilerin sayısı artıyor.
Neden acaba?
Kredi kartı taksit sayısında getirilen kısıtlamalar alışverişlerde kart kullanımı azalttı. Lakin geçinemeyen vatandaş çareyi ihtiyaç kredisi almakta buldu.
Ve bunun sonucu olarak bu yıl temmuz ayı itibarıyla kredi ve kredi kartı borçları yüzünden yasal takibe düşenlere 847 bin kişi daha eklendi.
Kredi ve kredi kartları borcunu ödeyemeyip yasal takibe düşen kişi sayısı toplamda 2.5 milyonu aştı.
İşsizlik bildiğiniz gibi yüksek.
Ekonomi istihdam yaratamıyor.
Ekonominin bu ağır halleri, yangına dökülmüş benzin gibi felaket senaryolarını daha ürkütücü hale getiriyor.
Peki neden?

DARBE MEKANİĞİ

AKP’nin ve Erdoğan’ın zirve yolculuğunda ekonomideki büyümenin etkisinin olmadığını kim söyleyebilir?
2001 gibi ağır bir ekonomik krizin ardından yüzde 10 büyümek adeta insanlarda ‘uçuyoruz’ hissi yaratmıştı.
Ve üstelik en alttakiler; işçiler, emekçiler, dar gelirliler...
Ucuz kredilerle borçlanarak yaşayabiliyordu. Hiç hayal edemeyeceği bazı şeylerin kredi yoluyla sahibi olabiliyordu.
Bu nedenle ödediği bedele değil yaşadığı refah hissine bakan... Toplumun alt kesimlerinin sadakati ve desteği AKP’den ve onun lideri Erdoğan’dan eksik olmuyordu.
Fakat şimdi işler iyi gitmiyor.
Ekonomideki kötü gidişin her zaman oylara yansıdığını bilen...
‘Teğet geçti dediği’ 2009 ekonomik krizinde bile, yerel seçimde oyunun yüzde 38’lere düştüğü acı deneyimine sahip...
Yılların politikacısının, ekonomik sorunların yarattığı öfkenin kendisine yönelmesini engellemesi gerektiğini bilmez mi?
Bertaraf edebilecek ekonomik araçlar yoksa ‘karanlık’ araçlar devreye girer.
Peki o puslu hava nelere gebe olabilir?
Puslu havayı seven kurtlar acaba o anları mı bekliyor?
Avlanmak ya da bir kurtarıcı gibi ortaya çıkmak için!
Niyetimiz darbeyi çağırmak değil. Uyanık olmaya davet bizimkisi.
Cumhurbaşkanının darbesiyle, askeri darbe arasında sıkışmamak için çok ihtiyacımız var uyanık olmaya.

PATRONLARIN DEDİKLERİNE VE  İSTEDİKLERİNE BAK!

İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar...
“Reel sektörün kısa vadeli dış borcu 35 milyar dolar. Buna finans kesiminin borcu dahil değil. Biz 35 milyar dolar borçlanırken, kur bu düzeylerde değildi. Bir çok iş adamı hesabını 2,50’ye göre yaptı. Bugün ise dolar 3 lirayı aştı. Sırf aradaki bu kur farkı yüzünden özel sektörün borcu 17,5 milyar lira arttı” dedikten sonra...
İki şey talep etti.
Bir. Borcu olan iş adamına devlet 2,70’den döviz satışı gerçekleştirsin.
İki. Halkbank üzerinden şahıs firmalarına yüzde 50 faiz indirimli kredi verilsin.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Başkanı ise...
“Türkiye’de sanayi verimliliği ile işçi ücretlerindeki artışı kıyaslayınca... Arada uçurum olduğu görülüyor” dedi.
Bir patron kıyak istedi.  Diğer patron ‘işçi ücretleri yüksek’ dedi.  
Bu da gösteriyor ki...
İşçilerin, emekçilerin her zamankinden çok daha fazla bugünlerde uyanık olmaya ihtiyaçları var! Savaşın ve seçimin gölgesinde parçalanmamak, ekonomik çalkantılar karşısında ağır faturalar ödememek için!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa