09 Eylül 2015 01:00

'400' ve hürriyet

'400' ve hürriyet

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Abdurrahim Boynukalın… AKP Milletvekili ve Gençlik Kolları Başkanı. Bir grup partilisiyle birlikte Hürriyet gazetesini bastı. Sözün anlamını idrak edebilmek için tekrar etmek gerekiyor: İktidar partisi milletvekili bir gazeteyi gece gece bastı! Ve kendisi de sandıktan çıkan bir şahsiyet olarak var gücüyle bağırdı:  “Seçim sonucu ne olursa olsun seni başkan yaptıracağız.” Hürriyet baskını Erdoğan’ın “400 milletvekilini alabilecek veya bir anayasayı inşa edebilecek bir sayıyı bir siyasi parti yakalamış olsaydı durum çok daha farklı olurdu” biçimindeki ifadesinin Dağlıca ile ilişkilendirilerek çarpıtıldığı gerekçesiyle gerçekleştirildi.
Bu eylemde vekilin lafı gazetenin analojisinin temelsiz olmadığını pekala gösteriyor. Erdoğan’ın seçim öncesinde söylediği “Verin 400’ü bu iş huzur içinde çözülsün” sözü ile vekilin huzur kaçıran tutumu arasında sadece bir mevsimlik zaman var. 400 milletvekili çıkarılamadığı için huzurun topyekün kaçırıldığı açıkken çarpıtma iddiası dikkate alınabilir mi?
Bunu tartışmayacağız. Konu Hürriyet’in çarpıtıp çarpıtmadığı değil. Çarpıtma yapıldığı iddiasının, bu durumlarda adet olduğu üzere, dava açmaya, tekzibe, basın yoluyla yanıta tevessül etmeye gerek duymadan bir grup AKP’liyi mobilize etmenin gerekçesi kılınması. Fakat perşembenin gelişi de çarşambadan belliydi. Seçim öncesinde “400”ün ilk telaffuz edildiği günden bu yana yaşanan gelişmeler süreci bu noktaya getirmiştir.
Sandık sonuçları zaten baypas edilmiştir. Bunu olağan bir siyaset biçimi olarak görmeye teşne ruh halinin, hukuki yolları, temayülleri kolaylıkla bir kenara itebilecek biçimde şekillenmesinde, sandıktan 400 vekil çıkmadığı için AKP’nin sorunları huzur içinde çözmemeye hak kazandığı kabulünün etkisi var.  
Vekilin gazete basması bir dönüm noktasıdır aslında. Yeni Şafak gazetesinde yer alan derleme habere göre Hürriyetin basıldığı gece Konya, Eskişehir, Tekirdağ, Aydın, Kırşehir, Afyon, Mersin, Manisa, Gaziantep, Sivas ve Düzce’de de çeşitli gruplar sokaktaydı. Devletin asker ve polis güçlerinin tam mesai faaliyet gösterdiği bugünlerde çatışmayı toplumsallaştırmaya aday bir kristal gece hareketliliği de başlamıştır. Asker cenazelerinde ailelerin gösterdiği tepki Dağlıca ile birlikte bir anda milliyetçi bir derleniş kanalına akmaya başlamıştır.
Muhtarların yetkilerle donatılması; herkesin birbirinin polisi olmaya özendirilmesi ve halkı muhbirliğe teşvik eden yönetmeliklerin hazırlanması yoluyla toplumun genlerine uygulanan laboratuvar basıncının sonuçları alınıyor.  Bu basıncın ürkütücü sonuçlarından biri önceki gün Beypazarı’da mevsimlik işçilere saldırı ve Çağlayan’da Kürtçe konuşan bir gencin öldürülmesi oldu.
Silvan ile başlayan Cizre’de devam eden şehir operasyonlarının 20 ilçeye daha genişletileceği haberlerinin düşündürdüğü biçimde Güneydoğu’daki seçmenleri bölgeyi terk etmeye zorlayan uygulamaların kentlerdeki milliyetçi gösterilerle bağlantısız olduğu söylenemez. Bunlar pazılın birbirini tamamlayan parçaları.
Olgular arasında bağlantı kurulmasını çarpıtma olarak yaftalayan iktidar zihniyetinin temsilcisi bir vekil, muhbirlik yasasıyla şehirlerdeki “süpürme harekatı”nın, Hürriyet önündeki kendi varlığı ile aynı gece sokağa çıkan grupların birbiri ile ilişkisi olmadığını iddia edebilir mi? Ederse de bir gazetenin üzerine organize güçleri sürüp başına geçerek sürecin birbiriyle bağlantılı olgular halinde ilerlediği gerçeğini gizlemeyi başaramaz.
Olağan koşullarda bir milletvekilinin halkın iradesine ipotek koyma cüreti  soruşturulur. Olağan koşullarda değiliz. Ancak “huzur”un niye kaçtığı o kadar açık ki; şu sıra hiçbir analoji boşa düşmeyecektir.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...