03 Eylül 2015 01:00

Modern kölelerin isyanı

Modern kölelerin isyanı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kölelik, bir kişinin sömürü amacıyla bir diğeri üzerinde mutlak egemenlik ve denetim kurmasını ifade eden bir kavram ya da durum olarak biliniyor. İlk sınıflı toplum olan köleci toplumda köle sahipleri, köleler üzerinde her türlü tasarrufta bulunma hakkına sahiplerdi. Bu nedenle köleler için uyanık oldukları her saat, her dakika, sahiplerinin hizmetinde olurlar, sahipleri onlara istediği gibi davranır, her türlü eziyeti yapabilirdi. Köleler sürekli çalışırlar ve ürettikleri her şeye sahipleri tarafından el konurdu. Köleler ölmeyecek kadar karınlarını doyurabilirken, bazen sırf sahipleri istiyor diye canlarını bile vermek zorunda kalırlardı. Günümüz “modern” dünyasında bu görüntü büyük ölçüde değişmiş olsa da, benzer uygulamaların patronlar tarafından hayata geçirilmeye çalışıldığı biliniyor.
Bugünün dünyasında kölelik her yerde suç, birisini zorla çalıştırmak, onu istemediği bir şeyi yapmaya zorlamak, en azından görünüşte de olsa yasalarla yasaklanmış durumda. Ama patronlar, tıpkı geçmişin köle sahipleri gibi, çalışmaktan başka seçeneği olmayan işçiler üzerinde artan baskıcı yöntemleri ve despot uygulamaları sürdürürken, kendilerini geçmişin köle sahipleri yerine koyarak,  işçileri istediği gibi çalıştırmak isterken, kendisine mutlak anlamda itaat etmeyenleri kolayca kapının önüne koymak istiyor.
Metal işçilerinin geçtiğimiz aylarda kölelik koşullarına karşı başlattığı isyan ve direniş kıvılcımı sonrasında yaşananlar, metal fabrikalarında çalışan ve direnişe katılan genç işçiler için önemli deneyimler edinilmesini sağladı. Geçtiğimiz hafta içinde Ankara Polatlı’da bulunan ORS fabrikasında işçiler uzun süredir ücret ve sosyal haklarına yönelik talepleri karşılanmadığı için patrona isyan bayrağını açmış ve fiilen bir grev başlatmış durumda. ORS patronu ise, Türk Metal Sendikası ile el ele vererek işçilerin kendi içinde sağladığı birliğini “grevi kırarak” dağıtmayı hesaplarken, işçilerin kendi içinde birliğini sağlaması sayesinde bu amacına henüz ulaşamadı. ORS işçileri, patronun daha önce üzerinde anlaşılan protokolü tanımayarak keyfi sözleşme dayatmasına karşı “toplu istifa” ile üretimi durdurarak yanıt verdiler. İşçilerin kararlı tutumu karşısında ORS patronu geri adım atmak bir yana, işçileri kısa mesaj ile bildirimsiz ve tazminatsız olarak işten atmaya başladı ve işten atılan işçiler, diğer arkadaşları ile birlikte fabrika önünde direnişe geçtiler. Patronun “Ya kölem olun ya da çekin gidin” tehdidine direniş başlatarak yanıt verdiler.
150-200 yıl öncesinin fabrikalarında yaşanan baskılar, günümüzde çoğunlukla farklı yol ve yöntemlerle, ama aynı amaca yönelik olarak sürüyor. Patronlar, çıkarlarının koruyucusu olan sistemin bütün idari ve siyasi güçlerinin, zaman zaman güvenlik güçlerinin desteğini de arkalarına alarak astıkları astık, kestikleri kestik istediklerini yapabileceklerini sanıyorlar. Patronların köle sahiplerinden farkı, işçiler üzerindeki egemenliğinin, en azından teorik olarak, “iş hukuku” kuralları ile sınırlandırılmış olması. Ancak bütün yasal, hatta anayasal düzenlemelere karşın günümüzde patronları tıpkı köle sahipleri gibi hareket etmek isterken, kapitalizmin yarattığı ve yaşattığı “modern kölelik” sistemi yasa, hak, hukuk dinlemeden tıkır tıkır işliyor.  Patronların işçiler üzerinde kurdukları otoritelerini güçlendirecek, onları tamamen köleleştirecek uygulamaları hayata geçirirken güvendikleri bir yerler olsa da, sahip oldukları öz güveni tıpkı metal işçilerinin, son olarak ORS işçilerinin yaptığı gibi, işçilerin kendi içinde birlik olması ve birlikte mücadelesi temelden sarsmaya devam ediyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa