29 Ağustos 2015 00:53

Barış için direnen halk

Barış için direnen halk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şiddet dinmiyor.
Ölüm haberleri eksik olmuyor.
Saltanatın devamı, sarayın bekası uğruna oyunlar,  entrikalar birbirini izlerken, günler birbiriyle yarışıyor cenazeleri toprağa vermekte.
Her şey oraya kilitlendi.
Kürtler ve Kürtlerle birlikte barış, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük diyenler ezilinceye, araştırma grupları ibreyi onlardan yana gösterinceye kadar kan akıtılacak, sefere devam edilecek deniyor.
Binlerce, on binlerce, yüz binlerce ordu yetmiyor, Kayseri’den, Bolu’dan Komando Tugayları yeniden oraya, Kürt’ün üzerine sevk ediliyor. “Efsane Tugaylar Yine Bölgede” diye haber veriyor kan kokan gazeteler ve savaş borazanı televizyonlar. Onca akıtılan kana ve hüsrana rağmen…
Ağzından salya akıtarak haber verenler, öldürülenleri ‘terörist’ diye ilan ediyor bir kez daha.
“Taş taş üstüne bırakılmayacak, son terörist öldürülünceye kadar kahramanca savaşılacak” diyor memleketi yönetenlerden biri.
Ve Kürt çocuklar, kadınlar, gençler öldürülüyor.
Bir başkası “Kürtler AKP’ye oy vermedi böyle oldu, katlanacaklar” diyor. İnlerine girilecek, kökü kazınacakmış. Bu defa diğerlerinden farklıymış, artık haklarından gelinecekmiş.
Ve yine çocuklar güpegündüz sokak ortasında katlediliyor. Günlük bilanço veriliyor ve test ediliyor; ibre döndü, halk ve seçilmişler özerklik, öz yönetim falan demekten vazgeçti mi diye.
Yaşlılar, kadınlar, gençler kurşunlarla dans ediyor. 
Ölüm kol geziyor. 
Yeni silahlar, bombalar, yeni savaş sanayi devreye sokuluyor. Denemeler yapılıyor Kürt boylarında. 
Kürt’ün dayanma gücü, özgürlük aşkı, direniş düzeyi test ediliyor bir kez daha savaş eşliğinde. 
Varto, Lice, Silvan, Yüksekova, Cizre, Nusaybin… Ve daha onlarca köy, kasaba ilçe ve il abluka altında. ‘Sizi siz değil, biz yönetiriz’ diyorlar, öz yönetimlere saldırıyorlar.
Yerle yeksan ilçelerin biri, kimisi Sabra, Şatilla, diğeri Kobanê’ye çevrilmiş. 
Girişler çıkışlar yasak. Vekillere, gazetecilere, insan hakları örgütlerine, tanıklara kapatılmış kan gölü, can pazarı diyarlar.
Sokaklar zapturapt altında. Evler delik deşik. Tavanlarda havan topları mermileri…
Filistin gibi, Kobanê gibi. 
İkinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı ilanları, anonslar, tanklar, TOMA’lar, panzerler, CMS’ler, kobralar, Skorskyler… F16’lar. Savaş uçaklarının kalkış ve inişleri kulakları sağır ediyor.
‘Bu savaş değil, teröre karşı mücadele’ diyorlar.
Yüzlerce sorti, yüzlerce kalkış, binlerce bomba yağdırılıyor bir halkın üzerine.
Dağ, taş bombalanıyor. Yüzlerce yer “Özel Güvenlik Bölgesi” yasağı kapsamında.
Bir başka devletlû ferman yazıyor; “Ya devlet başa ya kuzgun leşe…” misali.
“Kürtler çözümü istemedi, oyunu HDP’ye verdi seçimini kaostan yana yaptı” diyor bir başkası.
Yine bir halk hedefte, yine bir halk topun ağzında dize gelmediği, kaba sığmadığı, dilenmeyip direndiği için.
İki imza, bir kararnameyle atanmış olanlar binlerin, on binlerin, yüz binlerin hatta milyonların seçilmiş temsilcilerini kendi illerine, ilçelerine, kasaba ve köylerine sokmuyor. Valiler, kaymakamlar ferman üzerine ferman, karar üzerine karar çıkarıyor.
Askerler “Gerekirse tararım” diyor vekillere… 
Peki bir savaş vaktinde değilsek neredeyiz?
Gazeteler, televizyonlar, kalemşorlar, spikerler “gerginlik” diyor katliamlara, terörist diyor öldürülen çocuklara, gençlere, kadınlara.
Ve birileri hâlâ inatla barış diyor, ısrarla ve kararlıca, el uzatıyor. Kürtlerinki savaş değil eşitlik ve kardeşlik, özerklik, öz yönetim kendi kendini yönetme… Yani demokratikleşme istiyor. Çekilirse tepesindeki silahlar her şeyin yoluna gireceğini söylüyor, her dilden, bangır, bangır.
Ve Bizans oyunlarının solda sıfır kaldığı süreç işletilse de direnen halk tüm oyunları alt ederken her pencereden bakarak geleceği, barışı arıyor.
Tek çaresi barış için direnmek olan bir halk!
Ancak yükselen sese ses vermek, el vermek, Türkiye’den, batıdan… Kuzeyden, güneyden…
Zira barış ve demokratikleşme dediğin hava gibi, su gibi ekmek gibi, güneş gibi. Zalim dediğinse her halka zalim…
Tüm Türkiye’nin havaya suya, güneşe ihtiyacı var.
Ses verilirse, hep birlikte durulabilirse zulmün karşında; hep birlikte kurulur özgür gelecek.K

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...