26 Ağustos 2015 00:30

Mümkünü istemek: Barış

Mümkünü istemek: Barış

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsanlık tarihinin bize öğrettiği hakikatlerin biri de şudur: Hiçbir siyasal ya da toplumsal atılım, değişim ve yenileşme umudu olmadan gerçekleşemez. Umut, imkansız bir sevda değil; imkansızı gerçeğe dönüştürecek bir yol haritasıdır. Eğer insanlık, tüm olumsuzluklara, felaketlere ve musibetlere rağmen bugünkü haline ulaşmışsa, bunda umudun belirleyici bir rolü var. En berbat koşullarda bile mutlu olmamızı gerektirecek çok fazla neden var.”
Evet, kimi sözler dinlendiğinde, okunduğunda daha önce kendimiz söylemişiz ya da dilimizin ucundaymış da diyememişiz gibi gelir bizlere. Umuda dair söylenmiş her bir söz aynı duyguyu çağrıştırıyor, aynen yazının başında Üstat Mehmet Uzun’un söylediği gibi. Evet, böyle seslenmişti ülkeye bundan sekiz yıl önce Mehmet Uzun. Benim de çağrıcıları arasında olduğum “Türkiye Barışını Arıyor” konferansının kapanış konuşmasının başlığını ise “Türkiye’de Barış ve Umutlar”olarak belirlemişti değerli yazar.
“Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu önce evrensel insan haklarından, sonra da evrensel, sınırsız düşünce özgürlüğünden geçer. Buna karşı çıkmış ülkelerin insanları da 21. yüzyılda, onurunu yitirmiş, insanın yüzüne bakamayacak durumlara düşmüş insanlar olarak yaşarlar.” Bunlar da aynı konferansın açılış konuşmasında büyük üstat Yaşar Kemal’in sözleri. Ve, geldik bugüne...
 ”Buradaki vatan evladı daha 32 yaşında. Vatanına, sevdiklerine doyamadı. Bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonradan savaş diyor”. Sanırım bu feryadı da hepimiz duyduk. Yaşar Kemal’in romanlarındaki gibi sahici ve bu topraklara aitti bu sözler de. Yüzbaşı kardeşinin cenazesinin başında başka gerçeklikleri de haykırdı yarbay abi: “Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip ‘Şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok”.
 Evet, Yaşar Kemal ve Mehmet Uzun gibi değerler ne yazık ki bugün aramızda değiller. Ama “Söz uçar yazı kalır” misali yazdıkları hâlâ yol gösteriyor insanlığa.
Misal, barışa dair yine şöyle seslenmişti Mehmet Uzun: “Barış, insanların yarattığı en önemli, en erdemli eserdir. Ölümsüz birey yoktur ama bireyler tarafından yaratılan ölümsüz eserler ve bu eserlerin tümünden oluşan ölümsüz insanlar vardır. Bunu Gılgamış’tan bu yana hepimiz biliyoruz. Barış, sadece ölümsüz bir eser değil, insan aklının yarattığı en önemli erdemli iştir de... Barış, ben dediğimiz şeyin öteki haline gelmesidir. Ötekiyi anlamak, onunla eşit ilişki kurmaktır. Barış, insanoğluna en çok yakışan erdemleri, kendi içinde barındıran yepyeni bir kültür, bir terbiyedir. Türkiye niçin bütün bunlardan mahrum kalsın?”
İşin zor yanı bu kültürel ve tarihsel mirasa karşın hâlâ çatışma ve savaşta ısrar edenlerin varlığı. Aslında barışı umut edenlerin, inşa etmek isteyenlerin sayısı bu ülkede daha fazla. Ama silah sesleri arasında yeterince duyulamıyor. Hafta sonu İzmir’de yapılan ”Akademi Barış İstiyor” çalıştayı barışa dair umutları yeniden güçlendirdi. Çalıştayın son cümlelerini sizlerle paylaşmak isterim: “Bizler akademi çalışanları olarak açılış derslerimizi barış üzerine vereceğiz. Tüm topluma açık dersler yapacağız. ‘Öğrencilerimizi sağ ve sağlıklı olarak geri istiyoruz’ kampanyaları yapacak kapılarımıza beyaz eşarplar asacağız.
 Yakın zamanda yaşadığımız iki korkunç savaşın, Yugoslavya ve Suriye savaşlarının Türkiye’de de yaşanmasına izin vermeyeceğiz. Türkiye toplumu için, Ortadoğu halkları için ve insanlık için barış istiyoruz,
Barış mümkündür, insanlık istiyorsa başarabilir.”
Barış tek kişilik bir süreç değildir ama her bireyin söylediği, yaptığı yeri gelir ona değer katar. O yüzden bugünkü yazımda çok az cümle bana ait. Barış kolektif aklın, iradenin, umudun eseridir. Öyle değil mi?
Sağlıcakla kalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa