23 Ağustos 2015 00:47

Bilim, PR ve abartı

Bilim, PR ve abartı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu yazının yazıldığı tarihten üç gün önce 18 Ağustos 2015 tarihinde Ohio Devlet Üniversitesinin web sitesinden duyurulan haber beş haftalık fetüs beyni olgunluğunda bir organoidin laboratuvarda üretildiğini müjdeliyordu. Evrensel'de de 20 Ağustos 2015 tarihinde özet olarak yayınlanan haber herkeste heyecan uyandırdı. Haberi ilk duyduğumda, gene biri bir bilim haberini abartılı bir biçimde vermiştir diye düşünmeden edemedim. Zira hem dünyada hem de ülkemizde bilim haberlerini daha anlaşılır kılma/popülerleştirme/daha çok okunması ya da tıklanması uğruna ilginç başlıkların atıldığına uzun zamandır şahit oluyoruz. Bundan yıllarca önce şişmanlıkla ilgili bir gen tanımlandığında, haberlerin “şişmanlığa son” olarak verildiğini hatırlıyorum. Kök hücre tedavileri ile ilgili her yeni gelişme sonrasında yapılan haberlerden etkilenen bazı arkadaşlarımla yaptığımız sohbetleri hatırlıyorum. Bir çok insan bu haberlerden sonra bu tür tedavilerin hemen uygulanabilir olduğu ya da birçok hastalığa hemen çare bulunacağı fikrine kapılıyordu.
Bu haber ile ilgili merakıma yenilerek daha derin bir araştırma yaptım. Çünkü eğer doğruysa oldukça önemli bir buluştu. Beyin ve beyin hastalıklarına dair araştırmalarda önemli mesafeler katedilmesini sağlayacaktı. Ancak bu tür popüler haberlere hep şüpheci yaklaşmak ve daha fazla irdelemek gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle araştırmanın basıldığı dergiyi bulmaya çalıştım. Bilimsel bir çalışmanın yayımlanması genelde şu süreçleri izler: Bilimsel bir araştırma yöntemleri ve sonuçları yazılarak bilimsel bir makaleye çevrilir ve bu araştırma hakemli dergilere yollanır. Yollanan araştırma alanında uzman hakemlerin süzgecinden geçer, araştırmada mantık dışı, eksik ya da yanlışlıklar varsa bunlar sorgulanır ve düzeltilir ve araştırma başka uzmanların da süzgecinden geçerek yayımlanır. Eğer araştırma bilimsel kriterlere uymu-yorsa, yanlış ya da eksikler düzeltilmemiş ya da çok fazla ise reddedilir. Ancak araştırma henüz bir dergide yayımlanmamıştı. Yani peer review denilen hakemli dergilere henüz yollanmamıştı. Patent başvurusu yapıldığı için araştırmanın nasıl yapıldığı sır gibi saklanıyordu. Araştırmanın yayımlanabilmesi için patent sürecinin tamamlanması gerekli. Bu arada araştırmayı yürüten Dr. Rene Anand ve araştırma partneri bu beyin modelini yaygınlaştırmak/ticarileştirmek için bir spin-off (yan ürün) şirket kurmuştu. Anand araştırmasını 18 Ağustos 2015’te askeri bir sağlık konferansında sundu. Alanda çalışan diğer araştırmacıların bu buluşa dair görüşlerini merak ettim. İşte bu araştırma sırasında The New Scientist dergisinin benim gibi düşünerek alandaki diğer uzmanların da görüşlerini aldığı haberi çıktı karşıma. Haberin başlığı ise şuydu: “Scientists reject claims of lab grown mini human brain” (Bilim insanları laboratuvarda büyütülmüş mini insan beyni iddialarını reddediyor).
The New Scientist dergisi Rene Anand’ın posterini aynı alanda çalışan üç bilim insanına yollayarak onların görüşlerini istemiş. Bunlardan birincisi Avusturya’da Moleküler Biyoteknoloji Enstitüsünde çalışan Jürgen Knoblich-ki kendisi 2013 yılında laboratuvarda ilk beyne benzer yapıyı üreten bilim insanıdır, ikincisi ABD’deki Allen Enstitüsü beyin çalışmalarından Christof Koch, üçüncüsü ise İtalya’daki Milano Üniversitesi Kök Hücre Araştımaları Merkezinin Yöneticisi Elena Cattaneo. Tüm araştırmacıların hemfikir olduğu konu ise Anand çalışmasını henüz yayımlamamış olduğu için sonuçların ikna edici olmadığı. Tüm araştırmacılar Anand’ın minyatür bir hücre topluluğu/organoid büyüttüğü konusunda hemfikir ancak bu hücreler topluluğunun minyatür bir fetüs beyni olduğuna dair ciddi itirazları var.
Artık bilimsel buluşlar çeşitli nedenlerle (Daha fazla bilimsel fon alabilmek, daha kolay ticarileştirebilmek, daha fazla bilimsel ün kazanmak, daha fazla reklam yapmak vb. sebeplerle) acele bir şekilde kamuoyuna, kamuoyunu yanıltıcı şekilde veri-lebiliyor. Haberlerin veriliş tarzı, çarpıcı(!) başlıkları, aslında yapılan başarılı(!) PR çalışmaları okuduğumuz her bilgiyi fazlaca irdelemeden kabulleniş alışkanlıklarımızı kullanıyor. Bu araştırmanın gerçekten doğru olup olmadığını zaman gösterecek. Anand araştırmasını makaleye dönüştürüp bilimsel kamuoyuna sunmadan bu hücre topluluğunun özelliklerine dair net bir şeyler söyleyemeyeceğiz. Unutmayalım, internet çağında eriştiğimiz her bilginin doğruluğunu sorgulamak bilim alanı için de geçerli.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...