20 Ağustos 2015 01:00

Ortak tutum

Ortak tutum

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçici AKP Hükümeti ile konfederasyonlar arasında 2016 ve 2017 yılları için sürdürülen ve meşruluğu büyük tartışma konusu yapılan “toplusözleşme” görüşmeleri sürüyor. Hükümetin 2016 yılı için önce yüzde 4+4, 2017 yılı için ise yüzde 3+3 teklifinin büyük tepkiyle karşılanmasının ardından, hafta başında 2016 için öngörülen zam oranı yüzde 5+4 olarak güncellenirken, 2017 için herhangi bir değişiklik yapılmadı.
Hükümet ile “yetkili” konfederasyon olarak masaya oturan Memur-Sen’in görüşmeler boyunca hükümetten çok KESK ve Kamu-Sen ile tartışmaya giriyor. Hatta Memur-Sen Başkanı, daha görüşmelerin başında AKP’ye özenerek, “Siz ülkeyi diğer partilerle nasıl ortak yönetmiyorsanız, biz de toplusözleşme görüşmelerini hükümetle baş başa yapmak istiyoruz” anlamına gelen ifadeler kullanarak, toplusözleşme sürecini, yasada yer almasına rağmen, hükümetle “baş başa” yürütmeyi bile teklif etti.
Önümüzdeki iki yılı ilgilendiren toplusözleşmelerin müstafi bir hükümet ile yürütülmesine ilişkin bütün itirazlara rağmen başlatılan görüşmelerde hükümetin komik bile sayılmayacak oranlardaki zam teklifi, hem kamu emekçilerinde hem de görüşmelere katılan sendikalarda, hatta Memur-Sen’de bile büyük bir şaşkınlık yarattı.
Kamu emekçilerinin 2014-2015 yıllarından kalan kayıplarının karşılamadığı bir ortamda yapılan ve sadaka gibi “yüzdelik zam” oranlarıyla geçiştirilmeye çalışılan 2016-2017 toplusözleşme görüşmeleri, öyle görünüyor ki kamu emekçileri açısından ciddi ekonomik kayıpların yaşandığı bir dönemde gerçekleşecek. AKP-Memur-Sen arasında bir önceki dönem varılan anlaşma sonrası 2014’te enflasyon farkının ödenmemesi ve sosyal ödemelerde artış yapılmamasının yanı sıra, ocak 2015’ten bu yana TL’de yaşanan yüzde 20’lik değer kaybı, kamu emekçilerinin son yılların en büyük ekonomik kaybı ile karşı karşıya olduğunu, toplusözleşme görüşmelerinde bu durumun da göz önünde bulundurulması gerektiğini gösteriyor.
Kamu emekçileri içinde yüzde 71 gibi yüksek örgütlülük oranına rağmen, büyük bölümünün farklı sendikal çizgilerde olan üç konfederasyona bağlı sendikalarda örgütlü olması ve bugüne kadar en temel konularda bile ortak hareket edilmemesi bugüne kadar hep hükümetin elini güçlendirdi.
Sendika yöneticileri elbette birbirinden farklı düşünebilir, farklı dünya görüşlerine sahip olabilirler. Ancak söz konusu olan emekçilerin ortak talepleri, ortak hak ve çıkarları olunca gerisinin teferruat olduğu unutulmadan, konfederasyonların öncelikle işverene karşı ortak tutum alması gerekiyor.
Hafta başında hükümetin ilk zam teklifinde “yüzde 1” artış önermesinin ardından KESK ve Kamu-Sen başkanlarının tüm kamu emekçilerine ortak eylem çağrısı yapması, gözü kulağı toplusözleşme görüşmelerinde olan 2.5 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon memur emeklisi açısından umut verici bir durum.
KESK, Kamu-Sen ve Memur-Sen üyelerini hükümetle tek vücut olarak karşı karşıya getirecek ortak bir tutumun, sendikaların toplusözleşme taleplerinin en azından benzer ya da ortak taleplerde somut sonuçlar alınması açısından tek çıkar yol olduğu görülüyor. İşyerlerinde farklı sendikalara üye emekçiler tarafından uzunca süredir sürekli dillendirilen “sendikaların birlikte davranması” gerektiği yönündeki beklentiler doğrultusunda hareket edilirse, belki de ilk kez somut kazanım elde edilen bir toplusözleşme süreci yaşanabilir.
Sendikaların gerçek birer sınıf örgütü olduğunun en somut göstergesi, sadece temsil ettiği kesimlerin ne kadarını kapsadığı değil, genel emekçi kitlesinin ne kadarını harekete geçirebilme iradesini ve yeteneğini gösterebilmesiyle ölçülür.
Hangi gerekçeyle olursa olsun, emekçilerin ortak çıkarları doğrultusunda hareket etmeyenler, ekonomik koşulların giderek ağırlaştığı bir dönemde ortak tutum almayarak olası bir satış sözleşmesine imza atanlar, bunun bedelini önümüzdeki dönemde çok ağır ödeyecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...