16 Ağustos 2015 00:54

Milli irade devleti

Milli irade devleti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Günün açıklaması: “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir”. Günün açıklaması aslında 2011 seçimlerinden sonra başlatılan “emirname düzeninin”, atılacak bir sonraki adım da hedefleyerek, günümüz gerçekliğinde yeniden ama daha net vurgusudur.
Günün açıklamasındaki iki yanlış ifadenin doğruya çevirisini önererek düşünce oluşturmaya başlamak gerekiyor. İlk yanlış, “Türkiye’nin (fiilen) yönetim sistemi değişmiştir” ifadesidir. Bu ifadenin doğruya çevirisi “Türkiye’nin (fiilen) devlet biçimi değişmiştir” dir. İkinci yanlış, “bu fiili durumun hukuki çerçevesi(nin…)” ifadesidir. Bu ifadenin doğruya çevirisi, “bu fiili durumun yasal, yani emirname düzenine uygun çerçevesinin (…)” olmalıdır.
Birkaç yıldır sürdürülen fiili uygulamaların hedefi, var olan devlet biçiminin işleyişini yeni bir yönetim sistemi temelinde yeniden kurgulamak olmamıştır. Fiili uygulamalar, var olan devlet biçimini yıkarak önceden tasarlandığı ve önümüze koyma zamanının geldiğine karar verildiği anlaşılan, yapısal örgüsü ve işleyişi farklı bir başka siyasal örgütlenmenin temellendirdiği  devlet biçiminin yok edici adımlarıdır. İçinde yaşadığımız devletin biçimi despotizmdir. Kimileri bu devlet biçimini ‘demokrasi’ sanırlar ya da öyle tanımlamak işlerine gelir; demokrasinin (aslında ise despotizmin) yönetim biçimi değiştiriliyor yanılgısıyla sadece bu değişikliğe karşı çıkarlar ve böyle yaparken de doğru siyasi çizgi izlediklerini düşünürler. Böylece demokrasiyi değil despotizmi savunma konumuna düşürüldüklerini ve demokrasi isteyen halkın çoğunluğu nezdinde giderek inandırıcılıklarını kaybettiklerini fark etmezler. Oysa var olan despotik devlet yıkılmakta, yerine “milli irade devleti” kurulmaya çalışılmaktadır. Milli irade devleti, 1945 yılından bu yana artık hortlamaz sanılan milli irade ideolojisini örgütleyen devlet biçimidir. Savaş olmadan, katliam olmadan, cezaevleri, işkenceler, infazlar, sürgünler olmadan, sonu soykırımla bütünleştirilmeyen toplumsal boyuttaki soy arıtım heyecan ve coşkuları olmadan, bu heyecan ve coşkuları toplumsal disipline, toplumsal rap rap adımlarına dönüştürebilmenin toplumsal titreşim dalgalarını yaymak, her yapılanı, yapılmak isteneni, her yıkılanı, yıkılmak isteneni kendilerinden beklenen  doz bilimsellikte(!), inançsal huzurda ve duygusal hazda makaleleştiren, şiire döken, türkü ve şarkılarda seslendiren, fotoğraflayan, resimlendiren,  damdan balkonlara, balkonlardan duvarlara renklendirerek sarkıtan, kendi kişiliğini öldürmeyi rejimi ölümsüz kılmak sanan milli irade yazarları, konuşurları, çizerleri, uzmanları, konferansçıları, yorumcuları, miting düzenleyicileri, bayrak-flama üretici, taşıyıcı ve satıcıları, topluca söylemek istersem maddiyatçı ve maneviyatçıları olmadan milli irade devleti olmaz. Günümüzde bunların hepsi oluşuyor; milli irade devletinin saydığım sadık omuz vericileri pıtrak gibi her yanımızda beliriveriyorlar: Fiilen despotik devlet yıkılıyor, milli irade devleti kuruluyor.
Yeni anayasa, fiilen kurulmakta olan milli irade devletinin “hukuki çerçevesini” kurgulamıyor. Milli irade devletinde “hukuk” sözcüğü devletin kuruluşu sırasında ‘emirname düzeni esaslarını’ ifade etmek için kullanılır, işi bittikten sonra kullanılmaz. Olsa olsa ‘yasa’ sözcüğüne başvurulur; genellikle  kullanılan sözcükler ‘emir’ ya da ‘emirname’ veya benzerleri gibi, tekrarlandıkça  kutsallığı ve dokunulmazlığı varmış zannedilen kavramlardır.
Milli irade devletinin emirname düzeni çerçevesini belirleyecek yeni ‘anayasanın’ içinde yaşadığımız despotik devlet anayasasındaki anayasa yapım kurallarına uygun olarak hazırlanacağını sanmak ve bu yanılgı temelinde siyaset oluşturmaya çalışmak büyük hata olur diye düşünüyorum.
Şu fiili uygulamaya ne dersiniz? ‘Halkın anayasası’ ballandırmasıyla hazırlanmış ısmarlama milli irade devleti ‘anayasası halkın onayına sunuluyor’ güzellemesiyle, hiçbir kurala uyulmaksızın, en ücra yerlere konulmuş oy sandıklarına atılmış oyların sayımıyla saptanmak istense, kim nasıl ve ne yapabilir? Sandıkların kaldırılmasına karar verecek organ var mı? Yüksek Seçim Kurulu mu? Anayasa Mahkemesi mi? Cumhuriyet Başsavcısı mı? Vali mi, kaymakam mı, köy muhtarları mı? Sandıkları kim kaldıracak? Sandığa gidip tercih belirteni kim engelleyecek? Polis mi, jandarma mı, sandığın konduğu kurum özel güvenliği mi? İcra memurları mı?
Günün açıklaması milli irade devletini emirname düzeninin fiilen kurulacağını ilan ediyor. Bu fiili girişime manevi destek Diyanet İşleri Başkanlığından ‘Feda’ hutbesiyle geldi: “Evlatlarımızı da kendimizi de feda etmeye hazırız.”
Ben bu yazıyı, düşündüklerimi kendini ve evlatlarını feda etme çağrılarına kulak asmayanlara iletebilmek için yazdım. Birlikte kimseyi feda etmeden aydınlığa çıkmanın, özgürlüğümüze kavuşabilmenin karalı adımlarını atalım istedim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...