05 Ağustos 2015 00:53

Zergele’de bez bebek

Zergele’de bez bebek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kandil eteklerindeki Zergele köyüne sabaha karşı yapılan operasyondan arta kalan birkaç fotoğraf var. Bakmak zor. Hamile bir kadının açıkta kalan karnı, yerde bir oyuncak bebek ve battaniyeye sarılı küçük bir çocuk cesedi. Savaşta dışarı atılan ilk dara muamelesi gören hep kadınlar ve çocuklar olmuştur. Önce onlar vurulur. İlkin masumiyet ölür. Enkazın ortasındaki kirlenmiş oyuncak bebek, Kobanê’ye uzatılırken Suruç’ta imha edilen dostluk ve barış elinin simgesidir de aynı zamanda. Gençler Kobanê’deki çocuklara götürmek istedikleri oyuncaklarla birlikte öldüler. Barıştan hiç umudunu kesmeyen insan şunu sormadan edemez şimdi: Bu badireden sağ çıkan ama o bebeklerle oynayamadan büyüyen bir kuşağın yüzüne, yeniden kurulması muhtemel müzakere masalarından nasıl bakılacaktır bundan sonra. Onların içinde tohumu atılan öfkeden, geçmişin hesabını istemeyecek bir barışıklık hali nasıl doğacak?

Suruç geleceğe bir şans tanımak için şimdiden acele eden gençlerin cezalandırıldığı bir mahaldi. Hemen ardından zaten iğreti olan barış hali bombalar, kurşunlar, operasyonlarla geri dönülmesi zor bir toplumsal hasar yaratarak iptal edilmeye başlandı. 

Atılan her bombadan sonra, anket sonuçlarına bakan müstafi bir hükümet kendi meşruiyeti için hep kutsadığı “milli irade”nin sayaçtaki ibresinin nerede durduğuna göre bu kirli politikanın süresini belirleyeceğini ilan ederken, bir daha o irade beyanlarının bir manasının olmadığına inanılacak ortamı da yaratmış oldu bu hasarın ortasında. 6 milyon kişinin oy verdiği HDP’nin eş genel başkanlarına yapılan tehdidin bir bumerang gibi döneceğini; seçim sistemi parlamento, kuvvetler ayrılığı vb. devlet gibi siyasal kertelerin hiç hükmünün kalmayacağı bir sistem sorununu kendi kucağında bulacağının Hükümet farkında değilse bile alem farkında. İradesi hiçe sayılan milyonlara nizam verme çabası, AKP’nin kendisini de mümkün kılan bu sistemin ocağına Hükümet eliyle incir ağacı dikilmesinden başka anlama gelmiyor. Bunda bir sakınca yok; çürümüş bir sistemin sorgulanır hale gelmesi, bir bahar temizliği yapma fırsatı sağlayacağı için bu topraktaki ezilenler için iyi bir aşama olur. 

Ama “çocuklarımızı da feda ederiz” gözü dönmüşlüğünün kaşıyarak kanattığı yaradan ve savaşmak için ortaya çıkardığı “terör”den “vatan sağ olsun, evladım feda olsun” sloganı değil de kan gölünde önce kendisi yıkanmak zorunda kalan mağdurlardan birinin, nişanlı genç kadının “yarım kalmışlıklar olmasın” feryadı çıkıyor. Bir bahar temizliğine binlerce gencin kanını temizleyerek başlamayı istemiyor kimse. Başlanmış işin bitirilmesini, müzakerenin tamamlanmasını, halkların nişanının “tamama ermesi”ni bekliyor öncelikle. 

Bir zaman sıkışmasını binbir yalanla ödünlemeye çalışan Hükümetin bir yalanı gerekçelendirirken hemen başka bir yalana başvurması bu savaş “Benim savaşım” dedirtmeyi sağlamadı. Hükümetin IŞİD’e operasyon başlatılacağını söylerken müzakere sürecini bitirmesinin, arada bütün demokratik birikimin berhava edilmesine yönelik müdahaleler ve nihayet Suriye’ye “güvenli bölge açma” tutkusuyla Ortadoğu’daki ateşe körükle gitmeye hazırlanmasının ne pahasına ve ne için olduğu gizlenemez durumda.

Bu ağır paha ödenemez. Bir an önce çözüm ve müzakere sürecine geri dönülerek silahlar susmalı; barış tesis edilmeli, kan durdurulmalı. Yoksa bebeklerle oynayamadan büyüyen bir kuşağın barışmakla veya barış ile ilgili sözcükleri olmayacak. Cümleler nefret kipinde kurulacak.

AKP birkaç puan oy toplayacağım derken “terörle mücadelesinin” hedefini genişletmeye çalıştıkça karşısına konsolide olmaya başlayan bir halk çıkıyor. Gözaltına alınan işçileri, sendikası basılan eğitimcileri, Taksim Projesini iptal ettiren Batıdaki halk muhalefetini, Nişantaşılıları, Cihangirlileri, beyaz yakalıları, “sözde” aydınları ve tabii kadınları bir mutfak robotunun içine atıp, meydana gelen bulamaçtan terör çıkarmaya çalışan siyasi iktidarsızlığa “Sırtını dönenler” çoğaldı. 

İyimser olmak gerekir; bütün bölük pörçük etme, parçalama çabasına rağmen bu kesimler, çocukların bez bebeklerini kurtarmak için birbirine yaklaşıyor. Bundan böyle kullanılacak sözcükleri nefretten arındıracak olan da bu yakınlıktır işte. 

Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla demokrasiden söz etmek imkansız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...