Kırmızı Pazartesi
Fotoğraf: Envato
Gabriel Garcia Marquez’in çok tanınan Kırmızı Pazartesi romanında kasabadaki bir kişinin öldürüleceğini herkes bilmektedir, fakat kimse bu ölümü engellemek için harekete geçmemektedir. Türkiye’de de durum biraz romandaki gibi. Bugün yaşadıklarımız biliniyordu. Benim okuduğum en azından on kişi bunları yazdı. EMEP, HDP gibi partilerin sözcüleri demeçlerinde anlattı. Hatta, gizlice dinlenmiş bir güvenlik toplantısında konuşuldu.
7 Haziran seçimlerinde halkın tek başına iktidar olmaya yetki vermediği parti, erken seçimde tek başına iktidar olabilmek için ülkeyi savaş bataklığına sokuyor. Sadece savaş bataklığı değil elbette, aynı zamanda içeride bir sıkıyönetim uygulaması ile muhalif güçleri etkisizleştirmeye çalışıyor.
Son bir hafta içinde muhalif onlarca haber portalına erişim engellendi, sendikalar-dernekler basıldı. Yüzlerce muhalif gözaltına alındı, bazıları tutuklandı. Cemevlerine saldırılıyor. Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın hedef göstermesi üzerine Evrensel, Gündem gibi gazeteler hakkında yeni soruşturmalar açılmaya başlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında eleştiri yazısı yazan herkes cezai soruşturmaya uğruyor. Yargısız infazlar başladı.
IŞİD terörüne karşı mücadele ederim ama sadece onunla yetinmem, bütün terör örgütlerine karşı mücadele ederim diye demagoji yaparak demokratik muhalefete saldırı politikasını gizlemeye çalışıyor. Eğitim Sen’e saldırmanın terörle mücadele ile ne ilgisi var? Evrensel ve Gündem gazetelerini hedef göstermenin ve onlarca muhalif haber portalını engellemenin terörle mücadele ile ne ilgisi var? Her biri on seneden fazla bir zamandır faaliyette olan gazete, haber portalı, sendika, cemevi bir günde mi terör odağı oldu?
Elbette, son bir haftadır saldırılanların hiçbiri terör odağı değil. Saldırılan kurumların ortak özelliği, AKP iktidarına muhalefet eden kurumlar olmaları ve AKP’nin 7 Haziran yenilgisinde her birinin payının olması.
İktidar istiyor ki, muhalif kesimler sokağa çıkıp polisle çatışsın. Her gün birkaç ölüm olsun. Halk paniğe kapılsın. Bu kargaşa ortamının bitmesi için sonbaharda yapılacak seçimlerde yetkisiz partiyi tek başına iktidar yapsın.
Bu planı bozmanın tek yolu provokasyonlara kapılmamak, iktidarın oyununa gelmemek ve iktidarın niyetlerini en geniş kesimlere bıkmadan, usanmadan anlatmaktır. İktidar savaşı dayattıkça, barış mücadelesini yükseltmektir. Barış Bloku, Barış Meclisi, Barış İçin Kadın İnisiyatifi vb. örgütlerin çağrılarına daha güçlü katılmak gerekir.
İktidarın herkes tarafından bilinen, görünen bu politikalarını sessizce seyretmemenin, bu politikaları önlemenin yolu budur. Bilmek, teşhis etmek yetmiyor. Önlemek de gerekir. Yoksa, her birimizin durumu Kırmızı Pazartesi romanındaki kasabalıların durumuna benzer. Bilinen ve beklenen gerçekleşir.
- Şaşkın ördek 23 Nisan 2024 04:32
- Barış ne zaman gelecek? 16 Nisan 2024 04:47
- Sosyalistlerin seçim çalışması nasıl olmalıdır? 09 Nisan 2024 04:42
- Seçim dersleri 02 Nisan 2024 04:47
- Moskova katliamı 26 Mart 2024 05:38
- Büyük Birader bizi gözetliyor 19 Mart 2024 04:39
- Küçülemeyen devlet 12 Mart 2024 04:52
- Etkisiz hale getirmek 05 Mart 2024 04:48
- Her şey rant için 27 Şubat 2024 08:49
- Hem yasa koyucu hem yürütücü hem de hakim 20 Şubat 2024 04:48
- İşkenceyi ve işkenceciyi aklamak 13 Şubat 2024 04:40
- Böyle demokrasi olmaz 06 Şubat 2024 04:46