24 Temmuz 2015 01:00

Tekellerin Avrupası

Tekellerin Avrupası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son bir kaç ay boyunca Yunanistan’daki gelişmeler çeşitli uluslardan işçi ve emekçiler tarafından dikkatle takip edilmişti. Yunan işçi ve emekçileri bu süreçte emperyalizme karşı mücadelede en ön safta yer aldılar ve onların atacakları adımlar tüm ülkelerin işçi ve emekçileri tarafından büyük bir dikkatle izlendi. Kuşkusuz bundan sonra da bu ilgi sürecek. Çünkü Syrıza hükümetinin aldığı kararların uygulanması ile Yunan işçi ve emekçilerinin yaşamlarıda zor bir dönem başlıyor ve halkın bu uygulamaların somut sonuçları ile hesaplaşması, kendi bilincini ve örgütlenmesini ilerletmesi gibi sorunlar yeni bir sürece evrilmiş durumda.
Şunlar çok açık, Syrıza Hükümeti’nin halkın kendisine verdiği desteğe değil, AB’ye yön veren Almanya gibi ülkelerin tehdit ve şantajlarına boyun eğerek onlara yaslanmaya karar vermesi, Syriza’dan farklı beklentileri olanları düş kırıklığına uğrattı. Tsipras ve Syriza’nın bu kararı Yunan halkının daha ağır bir fatura ödenmesi anlamına geliyor ve ufukta halkın durumun düzeleceğine ilişkin en küçük bir belirti bile görünmüyor.
Öyle anlaşılıyor ki Tsipras son referandumu halkın desteğini arkasına alarak AB karşısına güçlü bir biçimde çıkmak, onların dayatmalarına boyun eğmemek için değil, sonunda atacağı imza için pazarlıkta ileri süreceği bir koz olarak kullanmak amacıyla yapmış. Kuşkusuz böyle bir sonuç sosyal reformist bir politika izleyen partilerin tutacakları yol konusunda sürpriz içermiyorsa da, teslimiyetin bu kadar kısa sürede gerçekleşmesi Yunan halkında derin bir hayal kırıklığı yaratmış durumda.
Ancak daha bugünden ortaya çıkan belirtiler Yunan halkının bu hayal kırıklığına saplanıp kalmayacağını, mücadelesini daha büyük bir kararlılık ve bilinçle sürdüreceğini açıkça ortaya koyuyor. Syriza ve Tsipras ise hiç kuşkusuz halka ihanet etmelerinin bedelini ağır bir biçimde ödeyecekler. Ancak bütün bunlar gelişmelerin sadece bir yönünü oluşturuyor. Diğer yönde ise emperyalizmin acımasız gerçekleri bulunuyor.
Bu acımasız gerçeklerin başında AB’nin büyük emperyalist tekellerin çıkarlarını sonuna kadar ve kararlılıkla savunan bir birlik olduğu gerçeği bulunuyor. AB’nin ve ABD’nin -onun çıkarları IMF tarafından savunuluyor- büyük emperyalist tekellerinin çıkarlarını örten örtü ise “alacaklılar”. Bu “alacaklıların” çıkarları AB’nin büyük devletleri tarafından “kendi halklarının haklarını korumak” adı altında savunuluyor. Bu hükümetler “Yunanistan referandum yapabilir ancak bizim ondan alacaklarımız bizim halklarımızdan aldığımız vergilerden oluşuyor ve biz bu vergileri sokağa atamayız” diyorlar!
Kuşkusuz bu koca bir yalandır. Bu devletler sadece kendi haklarının sömürüsünden, onlardan aldıkları aldıkları vergilerden değil, ülkelerinin tüm kaynaklarını büyük emperyalist tekellerin hizmetine veriyorlar. Onlarda kendi karlarını ve bu destekleri Yunanistan ve diğer ülkeleri yağmalamak için kullanıyorlar. Alman tekellerinin Yunanistan’da şirket alımları ve yatırımlar için harcadığı miktar 8.7 milyar dolar, İtalya’nın 5.6 milyar dolar, Fransa’nın ise 5.1 milyar dolardır ve onları diğerleri izlemektedir. Sadece Yunan şirketlerini satın almak için harcanan miktar ise 12 milyar dolardır. Yapılan son anlaşma ile özelleştirmeler vb ile bu miktar giderek artacaktır. Emperyalistler bütün bu çıkarların ve sömürü çarkının devam etmesi için Yunanistan’a ağır bir baskı uyguladılar ve bu ülkenin benzer durumda olan diğerlerine “kötü örnek” olmasını engellemeyi çıkarları için hayati bir sorun olarak gördüler.
Gerçekler böyleyken AB ve Yunan gericileri eğer AB ile anlaşılmazsa Yunanistan’ın yalnız kalacağını, daha büyük sorunlarla karşılacağını bol bol işlediler ve Yunan halkı arasında tereddüt ve bölünme yaratmayı hedeflediler. Bu tereddütler referandum da hayır diyenler arasında da, evet diyenler arasında da mevcuttu ve onlar kesin bir hesaplaşmaya hazır değillerdi ve geleceği oldukça belirsiz görüyorlardı. Emperyalistlerde, Syrıza’da bu tereddütleri halka karşı bolca kullandılar. İşçi ve emekçilerin bu tereddütleri aşabilmeleri ise ancak onların daha ileri bir bilince ve örgütlenmeye doğru ilerlemeleri ile mümkün olabilirdi. Artık gelişme bu yönde ilerleyecek. Er ya da geç Yunan halkı kendi kaderini kendisi belirleyecek.  
Şu gerçek açıkça görülüyor ki, AB’nin dayatmaları Yunan ulusal gururunu ciddi bir biçimde yaraladı ve halk arasında yurtseverlik duyguları daha fazla yaygınlaştı, büyük devletlere karşı öfke büyüdü. Şimdi Yunanlıların ezici çoğunluğu dayatmaların reddedilmesi gerektiğini düşünüyor ve Yunan halkı daha ileri mücadelelere hazırlanıyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa