14 Temmuz 2015 00:55

Çıkmak ya da çıkamamak

Çıkmak ya da çıkamamak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yılan hikayesine dönen “Yunanistan Avro Bölgesi’nden çıkacak mı?” konusu, dünkü anlaşmanın ardından şimdilik ötelendi.

Yunanistan şimdilik Avro Bölgesi’nden çıkmayacak. Belki de çıkamayacak demek daha doğru olur.
Yeni “kurtarma paketi” 50 milyar avro civarında ve ülkenin geleceğini ipoteğe alacak birçok taahhüt içeriyor. Yunanistan bu kadar taahhüdün altına imza atmışken bundan sonra istese de Avro Bölgesi’nden çıkamaz. Avro Bölgesi’nden çıkamaması ulusal para birimine (Drahmi) dönüşün ve bağımsız para politikası izlenmesinin de imkansız hale gelmesi anlamına geliyor. Avro Bölgesi ülkelerinin para politikaları Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından yönlendiriliyor ve bunda ortak para birimi avronun da payı büyük. Avrupa Merkez Bankasının kararlarında esas belirleyici ülke Almanya. Fransa’nın da aktör olma savaşı var ama bu çatışma düşman kardeşleri (Almanya ve Fransa) daha fazla germekten başka bir işe yaramıyor. 

***

2008 küresel kapitalist krizinin ilk toparlananları, krizin sorumlusu olan kapitalist-emperyalist ülkeler olmuştu. Bir yanda ABD, diğer yanda İngiltere ve AB içerisinde de Almanya. 2010 yılı mayıs ayında içine sürüklendiği borç kriziyle boğuşurken Troyka’ya (Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez Bankası ve IMF temsilcilerinden oluşan borç yönetim heyeti) sarılan Yunanistan, o tarihten bu güne gün yüzü görmüş değil. Dün varılan anlaşmayla da ışık iyice uzaklaşmış durumda. 

***

Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası ile IMF’i aynı Troyka’nın parçası haline getiren ortak nokta kapitalist-emperyalist yönelişleridir. Bugün Troyka’yı ne ABD’nin küresel kapitalist zorbalığından ne de Almanya’nın AB içindeki emperyalist emellerinden bağımsız düşünebiliriz.

Troyka’nın Yunanistan’ın borç yönetimi karşılığında dayattığı “serbest piyasanın gerekleri” ise tüm geç kapitalistleşen ülke halklarına ‘70’lerden bu yana dayatılan neoliberal politikalardan başka bir şey değil: Reel ücretlerin baskılanması, kamu kaynaklarının satışı, doğal kaynaklar üzerinde tekelci kapitalist firmaların tahakkümünün olanaklı hale getirilmesi, sosyal hak ve güvencenin ortadan kaldırılması ve nihayetinde ülkenin bağımsız iktisat politikası belirlemesinin olanaksız hale getirilmesi.

***

Son genel seçimlerde SYRIZA’nın bu neoliberal saldırganlığa karşı nirengi noktası olarak görülmesi ve Yunanistan halkının 5 Temmuz referandumunda da hükümete kapitalist-emperyalist saldırganlıkla mücadele etme konusunda verdiği destek dünkü anlaşmayla da boşa düşmüş gözükmektedir.

Neticede burada sonuç üzerinden hareket edildiğinde, bir tarafta “ödenmesi gereken borç” ve bir tarafta da borç vermeye hazır kreditörler var gibi gözükse de, ülkeyi borç bataklığına sürükleyen ve tekelci finans-kapitalin oyun alanına çeviren politikalara göz yuman geçmiş dönem hükümetleri ile ciddi bir hesaplaşmanın eksik kaldığı görülmektedir. 

***

Bugün Yunanistan işçi ve emekçileri açısından, seçimlerde oy kullanmakla geçiştirilemeyecek bir mücadele sorumluluğu bulunmaktadır. Burjuva demokrasisi ve onun parlamentosu üretebileceği tüm çözümlerin sınırına dayanmıştır.

Netice itibarıyla dün imzalanan tahakküm sözleşmesi esas olarak Yunanistan hükümetiyle Troyka arasında değil, emperyalist AB ile Yunanistan emekçileri arasındadır. Bu durum Yunanistan işçi sınıfı ve emekçileri açısından Avro Bölgesi’nden çıkmak ya da çıkmamak değil, bir anlamda olmak ya da olmamak anlamını da taşımaktadır. 

Yaşananların tümü meselenin sınıfsal karakterini ve uluslararası emperyalist saldırganlığın ayak izlerini göstermesi itibarıyla da işçi sınıfının uluslararası mücadelesi için önemli dayanaklar sunmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...