12 Temmuz 2015 00:54

Dozajı kaçırmak

Dozajı  kaçırmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıllar önce okuduğum bir Kürt yazarın Kürtlük hallerine ilişkin yazısının sonunda özetlediği ana fikir aklımdan hiç çıkmaz: ‘Kürt olmak zor bir zanaattır”.

Kadın özgürlüğünün anlam ve içeriğini ‘meraklı’ erkeklerin ‘araştırma’ alanından çıkartarak kadın düşüncesinde irdeleyen ve yaşamını kendi bulguları temelinde kurgulayan kadın karşısındaki erkeği şaşkın, sersemlemiş, yenilmiş, geçmişinle yüzleşmeye çalışıp beceremeyen halleriyle anlatmaya çalışsam ana fikri “Erkek olmak erkek olmanın ne olduğunu anlamadan ve bilmeden sadece atalarımızın erkeklik hallerini tekrarlayarak erkek olmak zanaatıdır ve zordur” diye özetlerdim.

Cumhuriyet gazetesinin baş sayfasındaki göndermeyle on yedinci sayfaya gittim ve bir anda kendimi kadınlar dünyasındaki tartışma içinde buldum.

Notre Dame De Sion Lisesinde okuyan kız öğrenciler Fanzin çıkarıyorlar (Benim gibi bilmeyen ama öğrenmek isteyenlere kolaylık: Google’a girdim, Fanzin yazdım ve öğrendim ki, fanzin İngizce FANatic ve magaZİNE sözcüklerini kısaltıp birleştirerek oluşturulmuş finansal kaynaklardan ve hiyerarşik yapılardan uzak alternatif bir basılı materyali ifade ediyormuş. ‘Fanzine’ İngilizce yazılışı, ‘fanzin’ Türkçe yazılışı). Fanzinin adı ‘Tavuskuşu’, işlenen konu ‘kadın cinayetleri’. Yazılarda, verilen örneklere göre, “Küfürler seksistti ancak ortada konulacak bir .. yoktu”, “Orgazmlar tekliydi, sesler erkekliğin sesiydi”, “Bütün erkekler s… bilirdi”, Bütün kadınlar s… mahkum olurlardı” gibi günlük erkek konuşmaları katalogundan kız öğrencilerce seçilip aktarılmış erkeklerin kullandığı cinselliğin anlamını özetleyen ifadeler bulunuyormuş. Fanzin okul yönetiminin onayına sunulmuş, okul yönetimi yazılarda ‘dozajın kaçırıldığı’ gerekçesiyle onay vermemiş. Kız öğrenciler fanzini okul dışında bağımsız olarak, okul adı geçmeden yayımlıyorlar ve okul içinde öğrencilere, öğretmenlere ‘izinsiz’ dağıtıyorlar, hatta katkıda bulunmak isteyenlerden maddi destek de alıyorlar. Gelişmelerden öğrencilerin edebiyat öğretmenini sorumlu tutan okul yönetiminin öğretmenin görevine son vereceği ileri sürülüyor.

Kız öğrencilerin edebiyat öğretmenleri bir kadın (Melike Koçak). Cumhuriyet gazetesi çalışanı gazeteci, o da kadın (Ceren Çıplak) öğretmenle son derece düzeyli bir konuşma yapmış. Öğretmen ‘dozajı kaçırmak’ gerekçesini eleştiriyor ve soruyor : Cemal Süreya’nın “Geceler çok kısa, dört nala sevişmeyecek miyiz?” dizelerini ‘dozaj kaçar’ diye yayınlamayacak mıyız? Melike öğretmen “Devlet eliyle, yasalarla bize giydirilen bir kadınlık-erkeklik var” diye ekliyor ve feminizmin bu anlayışı mahkum ettiğini söyleyerek olayın düşünce özgürlüğüne, dolayısıyla özgür bireylerin yetişmesini amaçlaması gereken eğitim anlayışına aykırılığını vurguluyor.

Cumhuriyet gazetesi çalışanı bir başka gazeteci, o da kadın (Özlem Yüzak), konuşmanın yayımlandığı köşenin bitişiğindeki kendi köşesinde olayı bir başka boyutta yorumluyor. Kadın yazar öğrencilerin 14-18 yaş aralığında olduklarını hatırlattıktan sonra yukarıda naklettiğim örnek ifadeleri sıralıyor ve soruyor: “Kurum Lise değil de Üniversite olsaydı sonuna kadar öğretmenin arkasında dururdum. (14-18 yaş aralığında lise öğrencilerinin)… cinsellikle ilgili her şeyi fütursuzca yazmaları ‘fikir özgürlüğü’ müdür?”
Yazarlar kız öğrenciler, öğretmenleri kadın, öğretmenle konuşan gazeteci kadın, öğretmeni eleştiren gazeteci kadın. Ben bu tartışmaya erkek halleriyle katılmak istemem. Ancak yazarın ‘Öğrencilerin cinsellikle ilgili her şeyi fütursuzca yazmaları ‘fikir özgürlüğü’ müdür? Sorusu bana bir avukatlık maceramı hatırlattı, onu aktarayım.

Müvekkilim psikiyatr, ‘Yetişkinlere On Derste Cinsellik’ diye hatırladığım başlıkla bir kitap yazmış, ‘müstehcenlikle’ suçlanıyor. Müvekkilim, (çocuklara değil) yetişkinlere sesleniyor, diyor ki, “Cinsellikle ilgili argo da olsa hiçbir sözcüğü kullanmaktan utanmayın çekinmeyin. Örneğin, kadın cinsel organına .. deniyorsa siz de organınızı .. diye tanımlayın. Erkek cinsel organına çocukken …, büyünce …, organın boyutları göz doldurucuysa ….., kallaviyse ortadaki ‘r’ yi iki ‘rr’ olarak seslendirilip …… deniyorsa siz de organınızı aynı sözcüklerle tanımlayın. Elbette müvekkilim benim gibi noktalamayla anlatmamış, sözcükleri açık açık yazarak kullanmıştı. Kuşkusuz 1980’lerin cinsellik alanındaki bilimsel görüşleri ışığında yazılmıştı kitap. Savcı ‘Çocukların ahlakını bozar nitelikte, müstehcen kitabı yazanın cezalandırılmasını’, kitabın da toplatılmayacaksa poşete konularak satılmasını talep ediyordu.

Yargıç savunmamı sordu.

“Sayın yargıç” dedim, “Siz sokakta oynayan çocuklar birbirlerine küfür ederken ‘valideniz hanımefendinin vajinasına penisimi duhul edeyim’ diyen çocuk gördünüz mü? Çocuk ‘ananın a…a  k…..m ! der. Kitaba göz atabilseler bile o çocukların söyledikleri sözcükleri yazılı gördüklerinde ahlakları bozulmaz.”
Yargıç çok güldü ve beraat kararı verdi, kitabı da poşete sokmadı. “Savcı düşünsün, temyiz edecekse bakalım ne söyleyecek?” dedi. Savcı temyiz etmedi. İlkokul, lise, üniversite… Bütün çocuklar fütursuzca cinsellik türküleri çığırabilseler... 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...