10 Temmuz 2015 01:00

Burjuvanın ömrü nasıl uzar?

Burjuvanın ömrü nasıl uzar?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hayatta ikinci bir şansı yakalamak, günümüz insanının kafasını epey kurcalayan bir konu. Ondan olacak, mitolojide Zümrüdüanka ya da Simurg olarak bildiğimiz, Kaf Dağı’nın ardında ölüp küllerinden yeniden doğan kuş bu hafta vizyondaki filmlerin gündeminde. Yüzündeki Sır adıyla gösterilen Alman filminin orijinal adı Phoenix, bu kuşun Yunan mitolojisindeki adından geliyor. Film, bir toplama kampından kurtulduktan sonra yüzünü estetik ameliyatla değiştiren bir kadının hikayesini anlatıyor. Kendi/siz benzeri bir kelime oyunu anlamına gelen İngilizce adıyla gösterilen Self/less ise başka bir bedende yeniden doğma üstüne bir bilim kurgu ve birkaç defa Phoenix’in adını anıyor.

Kahramanı epey zengin ve bencil bir adam; Damien. Kanseri, ölümcül seviyede ama tipik bir burjuva olarak kibriyle insanları aşağılamaktan geri durmaz. Phoenix isimli şirkete bu vesileyle gider ve yılan misali “deri değiştirme” adı verilen işlemden böylece haberdar olur. Gizli, pahalı ve rüya gibi bir şeydir, ölüp bir genç adamın bedeninde yeniden uyanmak. Film bunun nasıl mümkün olduğu gibi sorular üstünde durmaz. Ne de olsa film bu: İnsanlar ölmeyebilir ve burjuvalar insafa gelebilir.

Hızla dönen makineler sayesinde bilinç bir genç bedene nakledilir. Damien’e verilen bilgi, bedenin laboratuvarda elde edildiği ve deri değiştirme işleminin yan etkisi olarak göreceği kimi halüsinasyonlara karşı ilaç alması gerektiğidir. Damien, olur Edward, başlar gezmeye, tozmaya, gençliğin tadını çıkarmaya. Ama sıkılınca bu halüsinasyonlar daha çok kafasını kurcalar ve gerçeği çok geçmeden fark eder: Edward laboratuvarda üretilmiş falan değil, Mark isminde öldü bilinen bir genç askerin bedenidir. Damien da zaten yarı Mark’tır, çünkü halüsinasyon sandığı ve ilaçla ortadan kaldırılan, Mark’ın bilincinin kalıntılarıdır. İyi silah kullanır, iyi dövüşür mesela. Yarı Mark, yarı Damien olarak da ahlaki bir meselenin ortasında kalır, özellikle Mark’ın ailesini bulduktan sonra. Bu arada Phoenix şirketi ölümden sonra insanları canlandırıyor diye öldürmeye karşı değildir, bu yüzden Damien’ın keşfinden sonra ölümüne bir çatışma başlar.

Tarsem Singh, Hindistan kökenli ilginç bir yönetmen. Hollywood’a geldikten sonra klip ve reklamlarla adını duyurdu, Hücre ve Düşüş gibi epey övgü toplayan özgün filmler üretti. Görselliği yine ilginç olmakla beraber, bildiğimiz hikayelere yeni yorumlar getirmeyi denedi, Ölümsüzler: Tanrıların Savaşı sıradan bir büyük bütçeli film olabildi, Pamuk Prenses’in Maceraları da, nispeten ilginç. Self/less da hem düzgünce çekilmiş, hem anlamlı görünen sorular soran bir film olarak, Hollywood ölçülerinde belli bir düzeyi tutturuyor. Ama bu sorular, o kadar övülecek cinsten de değil. Giderek ailenin önemine vurgu yapması, Damien’ın kızıyla arasını düzeltmesi, Mark’a kıyamaması, zaten bir Hollywood filminden başka türlüsünü beklemeyeceğimiz kadar “ne varsa ailede var”cı. Ama zaten bütün çatışmayı kilitlediği yer, bu deri değiştirme için kullanılan bedenlerin gerçek insanlara ait olması, dolayısıyla birer ailesi olması. Ahlakının sınırları burada bitiyor. Sanki, onların birer ailesi olmasa, hiçbir mesele kalmayacak, hatta Phoenix tüm seçkinci saldırganlığına rağmen bile aklanacak.

Madem beden ölüyorken bilinci başka bedene nakledecek teknoloji var, bunu çaresi bulunmayan hastalıklara tutulanlar mı, genç yaşta hayatını kaybedenler mi, yoksa çok parası olanlar mı kullanacak? İşte film soruyu böyle sormuyor, ama aslında vicdan sahibi seyircinin adını koyarak ya da koymayarak meselenin bu kısmıyla ilgilendiğini içten içe biliyor. Dikkat ediniz, böyle filmlerde ölümsüzlük insanlık için, büyük kitleler için hayal edilmez. Ömrü uzatmaya değer olanlar hep zenginler, “büyük beyin”ler, onların işine yarayacak olanlar olur. Her şeyin üstüne çöreklendiği gibi burjuvazi insanın ölümsüzlük hayalini de gasbetmiştir, çünkü ölmek üzere olan, insanlık değil, burjuva sınıfıdır. Film de bunu der işte, hatta olaylar şöyle gelişir: Ömrünü uzatmak isteyen burjuva, bunu dünyanın öbür ucuna savaşa gönderdiği gençlerin hayatı pahasına yapabilir. Doğru söze ne denir?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...