07 Haziran 2011 04:01

Seçim ekonomisi - 7

Seçim ekonomisi - 7

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu yazı, bu başlıktakilerin sonuncusu. Yazıya başlarken, baraj kardeşi partilerin (AKP, CHP ve MHP) ekonomi alanındaki seçim vaatlerini incelemeyi hedefledik. Elbette, bu az sürede en önemli başlıkları seçtik: işsizlik ve yoksulluk. Seçimden sonra, bu başlıkta değil ama “ne farkları var?” başlığında zaman zaman düzen partilerinin ekonomi politikalarındaki ortak ve -eğer bulursak- farklılaşan yanları incelemeye devam edeceğiz.

***

Bugün yazımızı, AKP iktidarında geçen 8 buçuk yılda temel makro ekonomik değişkenlerde ortaya çıkan hareketler ve bazı kalkınma verilerine bakarak tamamlayacağız:

- Mevcut iktidarın belki de en çok dillendirdiği konulardan biri iktisadi büyüme. II. Paylaşım Savaşı sonrasından AKP’nin iktidar oluşuna kadar geçen yıllarda (1946-2001) yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 5 iken, bu iktidar döneminde yüzde 4.5 düzeyinde kalmıştır. Dolayısıyla ortada hoplayan, zıplayan bir ekonomi yoktur.

- AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 600 milyon dolar olan cari açık, 2010 sonu itibariyle 48.6 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Bugün, uluslararası kapitalist düzenlemeci kurumların da (IMF, Dünya Bankası gibi) ifade ettiği gibi Türkiye cari açıkta dünya lideridir. Söz konusu açık, ülkeyi yabancı ülkelere artan biçimde borçlandırmaktadır. Cari açığın temel sebebi mal ticaretindeki dengesizliktir. İthalattaki rekor artışa karşın ihracattaki göreli durgunluk yıllar geçtikçe dış ticaret açığının ve dolayısıyla cari açığın artmasına neden olmaktadır. “Bırakalım orası da açık kalsın” demek gibi bir şans olmadığı için sistem söz konusu açığın kısa vadeli sermaye girişiyle (sıcak para), varlık satışıyla ve kaynağı belirsiz(?) döviz girişleriyle yamalanmasına dayanmaktadır. Ancak, her yamanın daha büyük başka bir delik açtığını unutmamak lazım. İktisat literatüründe borcun borçla finanse edildiği bu sisteme “Ponzi Finansman” adı veriliyor. Bu sistem borcun vadesi gelince başka borç bulup ilk borcun ötelenmesinden ibaret ve fakat bu borcu eritmez aksine zaman içinde çığa dönüştürür. Ponzi Finans bir anlamda “saadet zinciri”dir. Zincirin bir yerde kopacağı baştan bellidir!

- 2001 yılında 8.3 olarak açıklanan İşsizlik Oranı 2011 yılına geldiğimizde yüzde 12 civarına ulaşmıştır. Geçtiğimiz 3 yıl içerisinde ise oran yüzde 16’ya dayanmıştır. Bu oranlar ortalama değerler. Yoksul kentlere, kadınlara, gençlere doğru ilerledikçe oranın dünya rekoru kıracak seviyelere ulaştığını görüyoruz.

- Bir diğer önemli gösterge reel ücretler. Yani, gelirimizin satın alma gücü. Söz konusu dönemde reel ücretler yüzde 20 civarında düşmüştür. Bu düşüş yoksullaşmanın temelini oluşturmaktadır. Yüzde yirmi daha az yağ, yüzde yirmi daha az et, yüzde yirmi daha az elbise vesaire. - Türkiye’nin bugünkü dış borcu 290 milyar 350 milyon dolar. 2002 yılında dış borç 130.2 milyar dolar idi. Artış yüzde 125. cumhuriyet tarihi boyunca biriken dış borçlar son 8 yılda iki katından fazla art(tırıl)mış durumda.

***

Dörtnala 2023’e koşan Türkiye’nin kalkınmadaki durumuna dair birkaç not:

- İnsani Gelişme İndeksi’nde dünyada 79uncu sıra.

- Doğumda Yaşam Beklentisi 71.7 yıl, dünyada 77inci sıra..

- İlk-Orta veYüksek Öğrenime Kayıt Oranı yüzde 71.1, dünyada 105. sıra..

- İnsani Yoksulluk İndeksi’nde dünyada 40. sıra..

- Kadınların İşgücüne Katılım Oranı yüzde 26.5. Dünya ortalaması yüzde 40.67..

- Her bin kişi başına düşen bilgisayar sayısı 60. Dünya ortalaması 189.95

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...