03 Temmuz 2015 00:53

Suriye meselesi ve AKP+MHP işgal koalisyonu: Sonuçlarının sebeplerini aşması

Suriye meselesi ve AKP+MHP işgal koalisyonu: Sonuçlarının  sebeplerini aşması

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Felsefe yapmak; bir tür ölmek yani olaylara daha yukarıdan, günlük yaşamdan etkilenmeden, sanki dışındaymış gibi, yukardaymış gibi değil ama duygu ile de değil, akılla bakmak anlamında kullanılıyor. 
Felsefecilerin yansızlığını “saf akıl” oluşturuyor. Liberallerin aklını ise “para” oluşturuyor, “metafetişizm” günümüzde  insanlığın bir tür ortak aklı haline gelmiş; objektif, reel politik düşünüyor; “duygu” ile bakmıyor, işgalleri “iş/ticaret” olarak görüyor.

Belediye seçimlerini, yeni kurulan taşra üniversiteleri ile kampüs tipi üniversitelerde kimin rektör olacağını en çok da müteahhitler belirliyor. Türkiye’de koalisyonu da, Meclis başkanlığını da Suriye’deki taşeronluk işleri, Suriye meselesi belirliyor gibi. MHP, AKP’nin Suriye’ye girmesine, İngiliz-ABD-İsrail’in işini kolaylaştırmaya, NATO’ya, Batı sermayesine taşeronluğa oynuyor. 

Suriye meselesi üzerinden bakınca koalisyonun kiminle olmayacağı görülüyor: Müdahaleye karşı çıkan CHP ile hiç mümkün değil. HDP ile açık örtülü sıkı pazarlıklar yapılırsa, Kürt hareketine etkileri stratejik hesaplara konu edilirse,”belki” “kerhen” ama yine de o da çok zor gözüküyor.

Geriye MHP-AKP gizli veya açık örtüşmesi kalıyor. Kandırmalı şekli “HDP’nin olduğu yerde olmam” tarzında manipülasyonlarla “AKP azınlık hükümeti”, açık şekli “AKP+MHP koalisyonudur”.

AKP’nin kuruluş ve yükselişini Irak’taki rolü, “BOP eş başkanlığı” belirlemişti. Fiili ömrü Gezi sürecinde, 17-25 Aralık sürecinde doldu. Ancak Suriye meselesi ile uzatmaları oynamaya çalışabilir. 

Suriye meselesi; Gezi veya 17-25 Aralık meselesinden çok daha ağır bir meseledir. AKP’nin (+MHP’nin) Suriye meselesindeki tutumları hem kendileri hem de Türkiye için bir tür “ötanazi” olacak. Böylece kendi kendilerini yok edeceğinden devri sabık da yaratmamış olacak, çünkü öncesi büyük oranda tahrip olacak, öncesi hükümsüz olacak. Ancak AKP+MHP’nin ne zarar gördüğü çok da anlamlı olmayacak, çünkü Suriye’ye, Ortadoğu’ya, Kürtlere, Türklere vereceği zarar artık AKP veya MHP var mı, yok mu sınırlarını çoktan aşmış olacak.

İşin daha ağır yanı Suriye meselesi, Batı sermayesi için değilse de Türkiye için sonuçlarının sebeplerini daha bugünden aştığı bir noktaya geldi. Türkiye fena halde müdahaleye razı edilmeye çalışılıyor. Zaten başından beri Erdoğan ve Davutoğlu açık açık savaş ilan etmişti.

Yine de tüm bu yapılanlar açık müdahale ile aynı anlama gelmiyor. Tampon bölge, uçuşa yasak bölge vb. bir ülkenin toprak, dolayısıyla siyasal bütünlüğüne de açık saldırı, açık işgal anlamına geliyor. (Savaş demiyorum çünkü savaş için başkasının size saldırması gerekiyor). Böyle bir saldırganlık Türkiye’yi dönülmez yeni bir evreye fırlatacak. Sonuçları sebeplerini bir kez daha aşacak. Geriye kalanlar, sebepleri üzerinden değil tekrar sonuçları üzerinden hayatı kurmak zorunda kalacak.

7 Haziran sonrası tüm yaşananlar artık sebepleri ile değil, oluşan son manzara-i umumiye üzerinden yeniden okunmak ve kurgulanmak durumunda kaldı. Suriye meselesi de artık sebeplerini aşmış bulunuyor, sonuçları üzerinden yeniden okunmak durumunda.

Sonuçların sebepleri aşması yaşamın gereği sayılabilir de pratiğin teorisinin yapılıp yaşama geçirilmesi hepimizin ödevi durumunda. Suriye konusunda neredeyiz, bölgede yaşananların neresindeyiz?
Türkiye Suriye’ye müdahil olursa artık yeni bir önce-sonra evresindeyiz demektir. Artık sebeplerine geri dönemeyeceğimiz bir evredeyiz demektir. Kıbrıs meselesi, Lozan, Musul meselesi, Ege Adaları meselesi bunun yanında çok silik kalacaktır, Ortadoğu sorununun, kardeş kanlarının, petrol karasının, proxy savaşlarının ortasına batacağız demektir. 

Tam da MHP’nin tutumu, AKP azınlık hükümetine doğrudan veya dolaylı destek vermesi, dahası AKP+MHP koalisyonu salt basit bir pazarlık olarak değil, aynı zamanda Ortadoğu’ya etkisi, Suriye-Irak-Yemen meselesinin Türkiye’ye yansımaları açısından okunmak zorunda. Sonrasında MHP+AKP iş birliğini sorgulamak, bizi müdahaleden önceye döndüremeyecek, bir kez daha sebepleri üzerinden değil sonuçları üzerinden devam etmek durumunda kalacağız.

“Dünya yeniden kurulur, Türkler orada yine yerini alır” gibi beylik sözler yaşanacakları anlatmakta kifayetsiz kalacaktır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa