25 Haziran 2015 01:00

Hititler övgüsü

Hititler övgüsü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Birkaç kez tarihi eser ve mekanlarla ilgili yazılar yazmıştık bu köşede. İznik ile ilgili olanı (İznik, Eski-Yeni, Ağustos 2014) ve Adana’ya dair (Kuşlar Gibi, Nisan 2015) yazımızı hatırlatmak isterim. İznik’te bakımsızlığa, toz bulutuna,ilgisizliğe dikkat çekmiştik. Adana’da ise kentin en önemli iki müzesinin iki yıldır kapalı oluşuna, bu konuda eski müzelerin bulunduğu yerlerde  hiçbir açıklayıcı bilginin bulunmayışına, oralardaki esnafın verdiği bilgiye göre hareket etmek durumunda kalmaya dikkat çekmiştik. Elbette eleştirel bakmaya çalışıyoruz, dünyada ve Türkiye’de olana bitene. O nedenle yergide bulunuyoruz genellikle.
Ama bu defa övgüde bulunacağız.
Övgümüz, Türkiye’de tarihi ve doğal, kültürel çevreye/değerlere saygı açısından eksikleri görmediğimiz anlamına gelmemeli. Meselelere bütüncül bakmayı savunuyoruz.
Bir bakanlık, yerel yönetim pratiği değil Türkiye’nin eksikliği. Sistemik bir sorun var. Bunun farkındayız.
Eğitimi alalım. Misal, sanat tarihi okullarda seçimlik ders olarak okutuluyor. Sanat tarihi öğretmenleri de işsiz. Misal, Ocak ayında 15 bin öğretmen ataması yapıldı sadece bir, evet rakamla (1) sanat tarihi  öğretmeni ataması yapıldı. Bütün coğrafyası binlerce yıldır insan yerleşimleriyle ve insanların yaratıcı eserleriyle dolu bir ülkede sanat tarihi eğitimi almış insanların işsiz oluşu, okullarda sanat tarihi derslerinin seçimlik oluşu kabul edilebilir bir yaklaşım değildir.
Ama yine de tekil de olsa övgüye değer uygulamalar da gözleniyor. Geçen hafta Salı günü Hititlerin başkenti Hattuşa şimdiki adıyla Boğazkale (Boğazköy) ve Alacahöyük ve Çorum’da ören yerlerini ve müzelerini gezdik.
Hitit uygarlığı ve Hitit devleti ta Suriye içlerine kadar egemenlik sürdürmüş, bundan tam 3500 yıl önceki bir uygarlık. Milattan önce 1600’lere, 2000’lere dayanıyor tarihleri.
Başkentleri de şimdiki Çorum ilinin Boğazkale ilçesinin bulunduğu yerde kurulmuş olan Hattuşa’dır. Eski kentin (Hattuşa) bulunduğu alan koruma altına alınmış. Çok geniş bir arazi. Dolaşmak için 5 lira veriyorsunuz ve söz gelimi otomobil ile gelmişseniz arazide sizi yönlendiren tabelalarla ile ve her bir durakta açıklayıcı bilgi içeren tabelalarla 3500 yıl önce yaşamış insanların taşlara işlenmiş eserlerini görüyorsunuz. Kayalara yazılar yazmışlar -Yazılıkaya’da görüyorsunuz- savaşçıları, kralları, hayvanları kayalara resmetmişler. Tapınaklarını görüyorsunuz. Mezarlarını...
Yiyeceklerini sakladıkları, bugünün buzdolabı işlevini gören büyük küpleri, çanak- çömlekleri görüyorsunuz.
Boğazkale müzesi pırıl pırıl bir müze. Engelsiz bir müze. Engelli insanlar da rahatlıkla gezebilirler. Çorum Müzesi de öyle…
Boğazkale’den ‘ver elini Alacahöyük’ dedik ve hala kazıların devam ettiği ve bitişiğinde de Alacahöyük Müzesinin bulunduğu yere geldik. Burada da mezarları, mezarların içindeki güneş kurslarını ve insanlarla birlikte gömülen nesneleri gördük.
Alacahöyük’ten sonraki durağımız Çorum’du ve Çorum Müzesine geldik. Çok güzel, geniş bir alanda kurulmuş,  büyük bir müze. Hitit uygarlığına dair pek çok  el işlerini görmek mümkün. Kadınlar için takıları, heykelleri hayranlıkla izliyorsunuz.
Hangi Kültür Bakanı zamanında oldu bu Boğazkale, Alacahöyük ve Çorum’daki güzellikler, hangi belediye, valilik, kaymakamlıklar zamanında oldu,  bilemem. Ama hepsini tebrik etmek lazım. Üstelik ören yerlerinde müzelerde görevli güvenlik dahil tüm görevliler, güleryüzlü, saygılı ve son derece yardımcı insanlar.
Sevgili okuyucular, siz bu satırları okurken Ben İstanbul’da Arkeoloji Müzesi’nde Kadeş Barış Antlaşmasının yazılı olduğu tabletler için İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde olacağım. Haftaya yazacağımız yazının konusu da, Kadeş vesilesi ile BARIŞ olacak.
Şimdilik hoşçakalın.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...