24 Haziran 2015 00:56

Kuma yoksa acımaz!

Kuma yoksa acımaz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dini sohbetler için televizyona çıkarılan ilahiyat “alimleri”nin bazıları iyice zıvanadan çıkmış durumda. Bunların etrafa verdikleri rahatsızlıktan çok dem vuruldu ama hiçbir değişiklik olmadığı sürece üstüne gitmekte yarar var. Devlet ekranlarında veya özel kanallarda fıkhın müstehcen sınırlarını öyle kanırtıyorlar ki bir yerlerinden zorları olduğuna emin olabilirsiniz. Ayaklı bir cinsel ilişkiler ansiklopedisi olarak dolaşıp telkinde bulunmak, kadın erkek ilişkisini kaideye, kurala bağlamak tek işleriymiş gibi görünüyor. 
Peki gerçekten dini programlarda bu belden aşağı muhabbetlerin yapılması “alim” kılığındaki zatların dangozluğundan kaynaklanıyor da kanallar bunları raiting aşkına, millet gülsün diye mi yayınlıyor. Hiç öyle değil. 

Hayatın sınırsız sömürü ve çok az ücret formülüne göre sürdürülmek zorunda kalındığı, iş ve gelecek güvencesinin olmadığı, temel ihtiyaç malzemelerine ulaşmanın giderek zorlaştığı koşullarda insanların dikkatinin cambaza yöneltilmesi sık rastlanan bir durum. Diğer yandan Türkiye büyük bir toplumsal altüst oluş döneminden geçiyor. Böyle dönemlerde kadın etkinliklerinin sınırlanması, kadının bu sınırlar içinde kendisine biçilen kimliğe hapsedilmesi adettendir. Çünkü kadın davranışlarını terbiye etmek yoluyla toplumun, yöneticiler için her an bir risk haline gelebilecek, tatmin edilmeyen taleplerinin bastırılması pekala mümkündür. Tarih boyunca da uygulanan bu ucuz ve basit yöntem hiç tedavülden kalkmadı.
Fıkhın müstehcen bir içerik alması aslında cinsel olandan başlayarak bütün toplumsal ilişkilere bir çeki düzen verme temennisinin karşılığı. Toplumsal normlar önce bir laboratuvar haline getirilen kadın bedenine işleniyor. Kadın kaç yaşındayken evlenilebilir, nasıl sevişilir, başlarken hangi dua edilir, haftanın hangi günleri mekruh, hangi günleri caizdir diye başlayan muhabbetlerin kendini kolay ele vermeyen böyle alçakça bir niyeti var sadece. Bu programlarda 1300 lira maaşla nasıl geçinilir, maddi ihtiyaçlar nasıl karşılanır, kendisi açken uyuyamayacak olan komşunun niye artık hiç kalmadığı gibi bilgiler verilmez. 
Ama örneğin Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız’ın yaptığı gibi 6 yaşındaki bir çocukla evlenilebileceği fetvası verilebilir. Yine aynı kişinin TRT televizyonundaki son programında buyurduğu gibi kadınlara kocaları dövüyorsa kuma getirmediği için şükretmeleri gerektiği tembihlenir. 
Yıldız hızını alamayarak şöyle tamamlamıştır lafını: “Erkeğe boğazına kadar geldikten sonra, dokunma bu kadına dersen başka yollarla erkek rahatlar. O da kadını delirtir aslında. Kadınların Allah erkeklere dövün rahatlayın diye müsaade etmesinden dolayı sabaha kadar şükretmeleri gerekiyor kumadan rahatsız oluyorlarsa...”

Erkeğin boğazına kadar getiren ve onu insanlıktan çıkaran şeyin çocuklarına bakamayacağı, karısının boğazının onun için bir yüke, dile getirilemeyen talebin dırdıra dönüştüğü koşullarda erkeğe deşarj olması için karısını dövmeyi öğütleyen sosyal bilmem ne uzmanının kendisi münferit bir vaka veya kafadan sakatlık numunesi değildir. Öyle olsa kolay. Ama bu her yerden pıtrak gibi bitiveren pür zekadan, beslendiği siyasal ve toplumsal ortamdan kurtulmadan korunmak mümkün değil. Biri giderse diğeri gelir. Cüppelisi gelir, cüppesizi gider; kavuklusu kalkar takkelisi oturur.  

Sayelerinde şiddete uğramamak için kadınların ne yapmaları veya yapmamaları gerektiğini içeren liste bir hayli kabarmış durumda. Bu kabarıklık içinde kadınların kendilerini tamamlamaları/eksiltmeleri gereken modelin bitmiş haline bir türlü varılamıyor. Yoksulluk ve sefalet sürdüğü sürece de varılamayacak. Bu yoldaki uğraklarda boşanmak istediği, yemeği yaktığı, fazla konuştuğu, reddettiği, yan baktığı veya bakmadığı için Özgecanlar, Cansular ölecek. Kadınlar öldükçe, kadınlara münasip görülen eski normal yıkılıp, yeni “normal” yerleşecek. 

İstihdam edilmiş ilahiyat alimleri işte bu işe yarıyor. Geride kalan kadınların ruhunu ve belini bükmeye. Her gün yeni yoksullar ve sefalet üreten bir sistemin biriktirdiği gazı erkek şiddetine maruz kalan kadın bedenlerinde soğurmaya. Ama üzülmeyelim hiç değilse bir tesellisi var bu işin: kadın dayak yedikçe üzerine kuma gelmeyeceğinden emin olabilir.
Şükürler olsun! 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...