Su ve çocuk: Kapatılma
Fotoğraf: Envato
Su ikram edildiğinde bu topraklarda “Su gibi aziz ol” denir. Ve dünyanın her bir yerinde çocuklar “aziz” kabul edilir. Su ile çocuklarımızın kaderi benzeşti yine, yeniden. Şimdi onlar hep birlikte hapis…
Çocuklarımızı eve, internete, okula, cezaevlerine, merdiven altı işletmelere kapatan sistem, içme suyumuzu damacanaya, akarsularımızı ise HES ve barajlara hapsediyor. Peki, sağlıklı mıyız?
Yaklaşık 10 yıl önceydi; Salihli’de bir düğün salonunda gazlı içecekler satılıyordu ama şişe suyu yoktu. Hem hava alırım hem de susuzluğumu gideririm diye açık büfe aramaya koyulmuştum. Ama büfelerde şişe suyu satılmıyordu nedense. Derken, yaşlıca bir bakkal “Oğul bizim dağımız taşımız kaynak suyu ve çeşmelerimizden o su akar. Kimse plastik şişeye hapsedilmiş bayat suyu içmez ki buralarda. Ben sana buzdolabından bir bardak soğuk su vereyim, kana kana iç” dediğinde şaşırmıştım. Şimdi hayatımızın AKP’li yıllarının ardından Salihli’ye uğrama cesaretim yok, ya sizin? “Para, para, para” bir şarkı sözü olmaktan çıkartılıp ahvalimizin özeti kılınmak isteniyor.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2014 verilerine göre “127 firmanın damacana suyu mikroplu”. Oysa ekseriyetimiz şebeke suyu konusunda kaygılarımız olduğu için onca parayı ödemekteyiz damacana sularına, değil mi? Kentlerimizde evde bile şişe suyu kullanım oranı yüzde 44’e ulaşmış durumda.
İçme suyumuz damacanalarda, ya akarsularımız? Munzur Doğal Yaşamı Koruma Derneğinin bir açıklamasında da değinildiği üzere “Türkiye’de gerçekleştirilen baraj ve HES projeleri ile temiz su kaynakları yok edilmekte, temiz su kaynaklarına erişim engellenmekte veya kirletilmektedir. Madencilik, termik santraller ve sanayi atıkları ve yer altı suları ve akarsularımız zehirlenmektedir.”
Bu topraklarda çocuklar için “melek” de denirdi, değil mi? Peki, şimdi nasıllar? Halkların Demokratik Kongresi Sağlık Meclisi verilerine göre, “Her dört çocuğumuzdan birisi tam aşılı değil. Her on çocuğumuzdan birisi beslenme yetersizliği nedeni ile bodur. Çocuk işçiliğinde dünyada ön sıralardayız. Sırf 2014 yılında iş cinayetlerinde 54 çocuğu öldürmüşüz. Üstelik ölen çocukların 19‘u 14 yaş altında. 2014 yılında yüzde 17 artan uyuşturucu kullanımında ölüm çocuklar arasında da kol geziyor ve 13 yaşında bir çocuk uyuşturucudan ölebiliyor. Çocuklarımızda şişmanlık oranı giderek artıyor.” Eve, internete, okula, çocuk işçiliğe, sınavlara, dershanelere kapatılmışlık yani hareketsizlik bunun başlıca nedeni.
Ve çocuklarımız cezaevlerinde…
Dünyada çocuk mahpus sayısında hâlâ ön sıralardayız. Adalet Bakanlığı bu ayıbı istatistiklerde örtme telaşında. Dünyanın tüm cezaevi istatistiklerinde 18 yaş altı çocuk olarak tanımlanmışken bilin bakalım hangi ülkede 17 kılınmış? Buna, 17 yaşındaki Erdal Eren’i idam etmek için yaşını 18’e çıkaran Kenen Evren’in ruhu bugün adalet sisteminde devam ediyor da diyebiliriz.
Öyleyse, “insanlığın azizleri” su ve çocuklarımızın özgürlüğü için haydi mücadeleye…
- Dil bilmezlik: Doktor yazıları 22 Nisan 2024 04:30
- Kelimesini arayan duygular 15 Nisan 2024 04:46
- Yakındaki uzak, uzaktaki yakın: Tıbbın girdabı 08 Nisan 2024 04:40
- Dil ya da dilsizlik 01 Nisan 2024 04:48
- Askeri vesayetten toplumcu hekimliğe 25 Mart 2024 04:45
- 14 Mart halkın da Tıp Bayramı 18 Mart 2024 04:25
- Mahcup eğilimler, insan hakları ve hekimlik 11 Mart 2024 04:40
- Penisilin kokan sokaklar 04 Mart 2024 04:20
- Üvey dilin panzehri çokdillilik 26 Şubat 2024 04:45
- “İnsan dünyadır” 19 Şubat 2024 04:35
- Tabip odalarını ‘güvercinin ruh tedirginliği’ ile sınamak 14 Şubat 2024 04:24
- Her şehir atığı ile malul 07 Şubat 2024 04:10