22 Haziran 2015 00:54

Ekonomik kriz ve koalisyon!

Ekonomik kriz ve koalisyon!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Vay be! 
Parti parti dolaşmalarına bakılırsa...
Bu patron örgütleri bu memleketi ne kadar da düşünüyormuş da haberimiz yokmuş! 
Seçim öncesi iki de bir iktidar fırçası yiyen TÜSİAD...
Hükümetin kankası MÜSİAD... 
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu...
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcileri...
Adeta birbirleriyle yarışıp partilere telkinde bulunuyorlar: ‘Koalisyon kurun’, ‘uzlaşın’, ‘sakın erken seçime gitmeyin’ vs. 
Koalisyon kurulsun istiyorlar. 
‘Bu sermaye örgütlerinin koalisyon tercihleri farklı’ tezlerini çok ciddiye almamak lazım.
MÜSİAD’ın tercihi AKP-MHP koalisyonu... TÜSİAD’ın ki ise CHP-AKP koalisyonu gibi tespitleri de çok gerçekçi değil.  
Hepsinin ortak noktası; “AKP’siz olmaz”.
Çünkü AKP sermaye açısından rüştünü ispatlamış bir parti. 
Emek düşmanı patron dostu yasaları çıkarmadaki kararlığı... 
Ortalama her gün 4, ayda 120, yılda 1500 işçiyi ölüme gönderen acımasız sömürü düzenine zemin hazırlamadaki hüneri...
İşçilerin haklarını aradıklarında hukuksuz şekilde grevleri ertelemedeki gözü karalığı...
Saymakla bitmez AKP’nin patronlar açısından kıymeti! 
AKP seçim meydanlarında bile dar gelirli işçiyi, memuru, emekliyi zenginlere şikayet edecek kadar ileri gitti. Muhalefetin onların durumunu düzeltecek öneriliri karşısında patronlara “Niye bunlara itiraz etmiyorsunuz?” diye sordu.

SENDİKALARIN BU KAREDE İŞİ NE? 
Mesele sadece AKP’nin biraz dizginlenmesiydi. 
Seçim sonuçları da bunun önünü iyice açtı. 
O yüzden favorileri, AKP-CHP koalisyonu! Adına ‘büyük koalisyon’ diyorlar. 
Yedekleri, AKP-MHP... 
Uluslararası sermaye de, tıpkı yerli  sermaye gibi, gönlünün büyük koalisyondan yana olduğunun işaretini verdi.  
AKP iktidarıyla birlikte yukarılara tırmanan MÜSİAD’ın da buna itiraz edebileceği durum yok. 
O da tıkanmışlığın aşılmasına... Uluslararası sermayenin tanıyacağı kredinin yaratacağı rahatlığa ihtiyaç duyuyor. 
Tümü birden biliyor ki... AKP’nin ekonomi kurmayları Babacan ve Şimşek’in çizgisi CHP’nin Kemal Derviş’inki ile buluşursa sermaye rahatlar! 
İşte bu yüzden sermaye ayakta. Ve ne istediğini çok iyi biliyor.
Bir an önce kurulmasını bekledikleri ‘uzlaşı hükümeti’nden iş dünyasının taleplerini şu süslü tanımlamalar eşliğinde dile getiriyorlar: Sürdürülebilir büyüme etrafında öncelikler... Fırsatlar sunulması. Yeni bir kalkınma hamlesi...
Bu tanımların emekçiler için ne anlama geldiği artık çok iyi biliniyor sanırım. Zira, 2001 krizi sonrası oluşturulan Derviş programları ve o programların sadık uygulayıcısı AKP iktidarı bunu emekçilere acı deneyimlerle öğretti!
Sermaye cephesi çok net de... Türk-İş, Hak-İş, Memur-Sen, Kamu-Sen gibi sendikalara ne oluyor kuzum?  
Nasıl oluyor da patron örgütleriyle aynı talepleri iletmek üzere o parti senin bu lider benim deyip dolaşıyorlar? Aynı kare de yer alıp ortak basın açıklaması düzenliyorlar.
Talepler aynı mı ki? 
Pes!
 
ORTAM İYİ DEĞİL!

Yaratılan, ‘hükümet kurulursa her şey iyi olacak’ algısı tam bir aldatma.  
Dünyadaki olumsuzların faturası olacak?
Örneğin, Yunanistan Avrodan ve AB’den çıkarılacak mı?
Avro Bölgesi başbakan ve devlet bakanları bugün olağanüstü toplanacak ve bir karara varacak.
Yunanistan’ı atmaları zor.
Yunanistan’ın borçlarını ödeyemez duruma düşmesi durumunda işlerin nereye gideceğini kestirmek zor!
Yeni bir kriz tetiklenebilir. 
İspanya, Portekiz, İtalya vurulabilir. 
Hatta bütün bir dünya. Çünkü krizi aşmak için, büyük parasal genişlemeler, sıfır düzeylerine düşürülmüş faizler ve şişmiş varlık fiyatları üzerinden oluşturulan her an çökebilecek kırılgan bir denge var. 
Öte yandan Amerikan Merkez Bankası, önümüzdeki eylül ayında faizleri artırmayacağı sinyali verdi. Piyasalarda bir bayram havası. İyi de Amerika ekonomisi beklendiği gibi iyi gitmediği için faiz artırılmadı. 
AB’nin hali ortada... 
Dünya ekonomisi toparlayamıyor.  
Rusya, AB kavgası ve karşılıklı ekonomik ambargoları sürüyor... Tüm bunlar Türkiye’yi etkiliyor. Ve bu etkinin faturası birilerine (emekçilere) çıkarılmaya çalışılıyor.
Şimdi yeniden soruyorum: Böyle bir ortamda sendikaların patron örgütleriyle işi ne? 


KENDİ KOALİSYONUNU TARTIŞMAK

Türkiye ekonomisi iki çeyrektir üst üste geriledi. Yani 6 aydır geriliyor.
Yıllık milli gelir 800 milyar doların altına düştü.
Resmi işsiz  sayısı, bir yılda 400 bin kişi artarak, 3 milyon 100’e yükseldi.
Genç işsizlik arttı. Tarım dışı işsizlik arttı.
Gıda enflasyonu yüzde 15’lere dayandı.
Yani hem işsizlik hem hayat pahalılığı..
Bu  tabloya, bu milli gelir rakamlarına bakınca... Patronların ücret artışına yanaşmayacağını, çalışma koşullarının iyileştirilmesine ‘eyvallah’ demeyeceğini rahatlıkla görebiliyoruz. 
Tabi ücretlerin artışının, taşeron sisteminin kaldırılmasının sert mücadeleler olmaksızın mümkün olamayacağını da...
Çünkü patronlar diyor ki... Ekonominin gelir yaratma kapasitesi düştü. Sanayi geriliyor. Döviz etkisiyle maliyetler artıyor, bizi kurtarın!  
Ücretleri düşürün, kıdem tazminatını kaldırın, sosyal güvenlik primlerini azaltın, yabancı sermayenin önünü açacak hukuksal zemin hazırlayın... 
Çalışma koşullarının iyileştirilmesi, taşeron sisteminin kaldırılması, ücretlerin artırılması gibi emekçi talepleri ise hak getire...
Onlar ancak büyük kavgalarla alınabilir. Metal işçilerinin gösterdiği gibi...
Metal işçilerinin açtığı yoldan ilerlemek gerekiyor kuşkusuz. 
Ama bir de... Kurulacak olan koalisyon hükümetini (Hani şu patronların çok istediği koalisyon), emekçi taleplerini dikkate alması için baskı altına alacak bir işçi emekçi koalisyonu gerekiyor.  
7 Haziran seçimleri sonrası oluşan siyasi ortam buna pek uygun zaar!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...