19 Haziran 2015 00:51

Al birini, vur ötekine!..

Al birini, vur ötekine!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

25-26 Haziran tarihlerinde Futbol Federasyonu Genel Kurulu toplanacak ve yeni yönetim kurulu seçilecek. Şu anki başkan Yıldırım Demirören’in yanı sıra iş adamı Erdal Alkış, Futbol Federasyonu’nun eski başkanlarından Haluk Ulusoy ve geçtiğimiz sezon Galatasaray’da “kısa dönem” başkanlık yapmış olan Duygun Yarsuvat da adaylıklarını açıkladılar.

Başkan adaylarının Demirören yönetimine yönelik sert eleştirileri ve suçlamaları, “şenlikli” bir genel kurul yaşanacağının habercisi sayılabilir.

Futbol Federasyonu başkanlığı, çok büyük bir maddi rantın kontrolünü ele geçirmek anlamına geliyor. Ayrıca futbolun en tepesindeki kişi olmanın prestiji de cabası. Hal böyle olunca, bu makama oturma uğruna gözler kararabiliyor. Geçmişteki federasyon başkanlığı seçimlerinde delege ayartmak için rüşvetten, tehdit ve şantaja kadar pek çok mafyavari yöntemin devreye sokulduğunu biliyoruz. Gelişmelere ve açıklamalara bakılacak olursa yine benzer dolaplar dönüyor. Haluk Ulusoy delegelere baskı yapıldığından ve çalışmalarının engellendiğinden yakınıyor. Ranta ve karşılıklı çıkar ilişkilerine dayalı bir düzende bundan doğal ne var ki?.. 

Bu arada, Kulüpler Birliği Vakfı bünyesinde yer alan 18 Süper Lig takımından 14’ünün, daha diğer adaylar belli bile olmamışken Demirören’i destekleme kararı alması da oldukça ilginç. “Demirören’den iyisini asla bulamayız” algısının nasıl oluşturulduğunu ve destek kararı alan kulüp yöneticilerinin, Demirören’in başında yer aldığı bir yönetimle gelecekten nasıl umutlu olabildiklerini merak etmemek elde değil. Üstelik de Demirören yönetimindeki ülke futbolunun perişan hali ortadayken ve hemen her kesimden yoğun eleştiri sesleri yükselirken. Bütün bunlar göz önüne alındığında Demirören’e bir şans daha verme konusunda bu denli kararlı olmanın mantığını anlamak imkansız.

Öte yandan Demirören’e karşı yarışacak adaylar içinde başkanlık için sadece Haluk Ulusoy’a şans tanınıyor. Ulusoy’un en büyük kozu ise 2002 yılında -kendi döneminde- ulaşılan Dünya Kupası üçüncülüğü. 13 yıl önceki bu başarıyı tepe tepe kullanıyor. Dünya Kupası üçüncülüğü iyi güzel de bu başarı sağlam temeller üzerinde elde edilmiş olsa hemen sonrasındaki yıllarda, bel doğrultulmayacak kadar hızlı ve derin bir çöküş yaşanır mıydı?.. Belli ki bu başarı istikrarlı bir gidişin, kalıcı bir birikimin sonucu değil, o günkü özel koşulların getirisiydi. 

Eş, dost, akraba, ahbap ilişkilerinin önemini de iyi biliyor Ulusoy!.. “Bana, Blatter ‘oğlum’, Platini ‘kardeşim’ der” sözü bunun göstergesi. Ne denli “sağlam” ilişkilere sahip birisi olduğunu ortaya koyarak ve bunun uluslararası alanda sağlayacağı olası avantajları hissettirerek delegeleri etkilemeye çalışıyor. 
Ulusoy ayrıca bugünkünden çok daha fazla kaynak ayırarak kulüpleri ekonomik açıdan rahatlatacağı sözünü de veriyor.

Aslında Demirören de, Ulusoy da esas olarak kulüplere -rüşvet verir gibi- paradan başka hiçbir şey vadetmiyor. 

Futbola/oyuna değil, kulüplere hizmet(!) etmeyi hedef bellemişler!.. 

Adaylar, futbolun temel (yapısal ve kültürel) sorunlarıyla ilgili olarak tek kelime etmiyorlar. Edemezler de. Çünkü futbolun mevcut yapısının ve kültürünün dönüşmesi/değişmesi işlerine gelmez...

Endüstriyelleşmeden kaynaklanan sorunlar parasal hesaplar ve hedefler içinde kayboluyor. Adayların bu sorunlara ilgi gösterdikleri de söylenemez. Endüstri, çıkarı gereği futbolun eninde sonunda bir oyun olduğu gerçeğini gizlemeye, unutturmaya çalışıyor ve mutlak kazanma anlayışının şekil verdiği hastalıklı bir rekabeti ön plana çıkarıp alabildiğine körüklüyor. Elbette fanatizmi de. Oysa oyunun yozlaşıp kirlenmesinde en büyük rol, içeriği mutlak kazanma anlayışıyla doldurulmuş rekabete ve fanatizme ait. Böylesi bir rekabet yüceltilir, fanatizm kışkırtılırken, bu oyunu dostluk, kardeşlik çerçevesi içinde organize etmek mümkün olabilir mi?..

Sağlık, oyun, eğlence temeli üzerinde yükselen, mutlak kazanmacı rekabet anlayışını geri planda tutan ve onurlu, erdemli mücadeleden asla ödün vermeyen yeni bir spor kültürü inşa edilemediği sürece futbolda ne itiş kakış, ne kavga gürültü, ne de rant hesapları son bulur... 
Görünen o ki federasyon başkanlığı için yarışacak adayların da zaten yeni bir spor kültürü inşa etmek gibi dertleri yok. Dolayısıyla gelecekten umutlu olmak için bir sebep de yok!..
“Al birini, vur ötekine!”den başka ne denir ki?..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa