18 Haziran 2015 01:00

15-16 Haziran'ın izinde

15-16 Haziran'ın izinde

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’de, işçi sınıfı mücadelesi içinde önemli bir yeri olan 15-16 Haziran direnişinin üzerinden 45 yıl geçti. Aradan geçen uzun süreye rağmen, bu büyük işçi direnişinin güncel işçi mücadelesi açısından hala canlı bir örnek olarak hatırlanması, direnişin tarihsel anlamını ve önemini kaybetmediğini gösteriyor.

1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren artan grevler ve başından sonuna işçilerin inisiyatifinde gerçekleşen fabrika işgalleri ile (özellikle Derby, Alpagut, Sungurlar fabrikalarında yaşanan işgaller ve diğerleri) belirgin bir ivme kazanan işçi hareketi, 15-16 Haziran 1970’de bir adım daha öne çıkarak, işçi sınıfının militan eylemliliği, işçi-sendika hareketinin büyümesi ve güçlenmesinde önemli bir rol oynadı. İşçi sınıfının o ana kadar kendiliğinden gelişme gösteren karakteri 15-16 Haziran ile ciddi bir sıçrama yaşadı.  

15-16 Haziran direnişi, sadece yarattığı sonuçlar üzerinden değil, özellikle sendikal haklarını korumak için birleşen işçilerin, bir sınıf olarak kendi güçlerinin farkına varmaları, işçi sınıfının kendi içinde birliğini sağladığı zaman neler yapabileceğini dosta düşmana göstermesi bakımından önemli bir deneyim. Bu direnişle birlikte, farklı sendikalara üye ya da sendikasız on binlerce işçinin ortaya koyduğu mücadeleci tutum, inanç, cesaret ve kararlılık, aradan geçen onca yıla karşın bugün hâlâ hafızalardaki yerini koruyor.  

Tarih boyunca işçiler ve mücadele eden sendikalar çeşitli tehditlerle, zorluklarla karşı karşıya kaldılar. İşçilerin kendi sınıf çıkarları doğrultusunda örgütlenmesi çeşitli yollarla engellendi, işçi hareketi kimi zaman yasal düzenlemelerle, kimi zaman fiili baskılarla etkisiz hale getirilmeye, boğulmaya çalışıldı. Örgütlenme şansına sahip olan işçiler pek çok kez kendi örgütleri tarafından ihanete uğradılar, işçilerin taleplerini savunması gereken sendikaların büyük bölümü, “kraldan çok kralcı” tutumlarla patronların, hükümetlerin çıkarlarına göre hareket ettiler.

15-16 Haziran’ı yaratan koşulların başında, özellikle 1967 sonrasında çok sayıda eylem ve direnişin gerçekleştiği fabrikalar, işyerleri ve ileri işçilerin belirleyici rolünü görmek mümkün. İşyerlerini temel alan sendikal örgütlenme ve işyeri çalışmasının yaygınlığı, işyerlerinde fiilen oluşturulan işyeri komitelerinin ve işyeri temsilciliklerinin mücadelenin her aşamasında aktif olarak yer alması, o dönemdeki eylem ve direnişlerin başarılı olmasının en temel nedeniydi. Bugün için 15-16 Haziran direnişinin izinden gitmek ne anlama gelir diye bir soru sorulacak olsa, fabrikalarda 45 yıl önce işçiler nasıl örgütlenmiş, kendi öz örgütleri olan sendikalarına nasıl sahip çıkmışlarsa öyle yapmak gerekir yanıtı verilmeli.

15-16 Haziran direnişi, işçi sınıfının kendi geleceğini yine kendi iradesi ve inisiyatifiyle belirleyebileceğini, mücadele içinde birleştikçe, gerçek gücünün farkına varabileceğini gösteren önemli bir örnek. Ancak şu da bir gerçek ki, direnişi başarıya taşıyan ilkeler ve değerler yaşatılmadan, güçlü bir sendikal örgütlülük oluşturulmadığında, benzer her direniş sonrasında olduğu gibi, öncü işçilerin işten çıkarılması, yeni saldırıların ve hak kayıplarının yaşanması kaçınılmaz.

Metal işçileri, işçilerin değil patronların yanında duran, işçi haklarını patronlarla “müzakere” üzerinden kırpan sendikal anlayışı mahkum ederek, 15-16 Haziran’ın izinde olduklarını gösterdi. Patronlar, 20 bini aşkın metal işçisinin yaktığı direniş ateşini söndürmek için hamle üstüne hamle yapmaya (bazı fabrikalarda öncü işçilerin işten atılması, Çelik-İş’in devreye sokulması vb) başladılar. Bu durum, metal işçilerinin direnişin sıcaklığı soğumadan, mevcut sendikal alternatifleri değerlendirmek ya da yeni sendika kurmak dahil, acil adımlar atılmasını ertelenemez bir zorunluluk haline getirmiş durumda.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...