05 Haziran 2015 00:51

Kurumsallaşma ve ‘tek adam’lık

Kurumsallaşma ve ‘tek adam’lık

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kulüp başkanları, yöneticiler her fırsatta kurumsallaşmanın önemine değinirler ve kurumsallaşmayı tam anlamıyla başardıklarında bütün sorunların üstesinden gelebileceklerini söylerler. Avrupa’daki güçlü kulüplerle başa baş mücadele etmenin yolunun kurumsallaşmadan geçtiğini hatırlatmaktan da geri durmazlar. Böylece de kurumsallaşmanın önemini bilir gibi görünürler.

Gel gelelim; iş, söylemden uygulamaya geçtiğinde, yine klasik yöntemler devrededir. “Tek adam” olma hevesini tatmin etmeye kararlı bir başkan her konuda tek yetkilidir. Onun istemediği, onaylamadığı hiçbir karar alınamaz, uygulanamaz. Buna karşılık o istediği kararı almakta ve uygulamakta sonuna kadar özgürdür. Adeta başkanın ve kulübün çıkarları özdeşleşmiş, kaderleri aynılaşmıştır. 

Mesela 17 yıldır Fenerbahçe’nin başkanlığını yapan Aziz Yıldırım, kulübü kurumsallaştırmak için yıllardır çaba harcadıklarından söz eder ama her konuşmasında da “Ben şunu yaptım, ben bunu yaptım” şeklinde birinci tekil şahıslı ifadeler kullanır. Son konuşmalarından birinde tek adamlığını bir kez daha gözlere sokarcasına, “50 milyon avro harcasaydım Fenerbahçe şampiyon olurdu, Fenerbahçe’nin geleceğini düşündüğüm için bunu yapmadım” dedi. Ne kadar da düşünceli bir başkan. Ama gerçekten kurumsallaştıysan zaten böyle kendi cebinden verir gibi parayı harcayamazsın ki?.. Kurumsal bir yapıda paranın ne şekilde harcanacağı, senin keyfine/isteğine bağlı ol(a)maz. 

Hem, “Parayı bastır şampiyon ol” yaklaşımı doğru mu?.. Bu kadar basit mi bu işler?.. En çok para harcayan şampiyonluğu garantiliyor mu?.. Anlaşılan Aziz Yıldırım, başarıda paradan başka faktörlerin rolü olabileceğine inanmıyor. Para ile başarı arasında böyle doğrudan bağlantı kurabilen, başarının ancak parasal gücün getirisi/sonucu olabileceğine inanan birisinin kurumsallaşmadan ne anladığı merak edilir... 
Kurumsallaşma; uzun vadeli/geleceği düşünmek demek, plan-program demek, inisiyatifin tek kişinin elinde bulunmaması demek, devamlılık demek, altyapı demek, oyuncu yetiştirmek demek, transfere dayalı kadro oluşumlarından kurtulmak demek, kısacası biraz ağır da olsa sağlam adımlarla yol almak demek.
Aziz Yıldırım, kendisinden sonraki başkanı bile şimdiden belirlemiş durumda. Ali Koç... Öte yandan başkanlığı bıraktıktan sonra da her zaman kulübün içinde olacağını, meydanı boş bırakmayacağını, kulüp içinde sorun yaşadığı kişilerle mücadele etmeyi sürdüreceğini söylüyor. “Perde arkasında yine ben varım” dercesine. Tıpkı kukla teknik direktör istediği gibi kukla bir başkan hayal ediyor belli ki... Bunun kurumsallaşmadaki yeri neyse artık...

Ali Koç başkanlığa talip olduğunu açıkladığında ise nasıl bir beklenti söz konusuysa kulüpte adeta yer yerinden oynuyor. Yeni bir başkan adayı bir kulüpte nasıl bu kadar büyük bir coşku ve heyecan yaratır ki?.. Bu, Aziz Yıldırım’ın tek adamlığından kurtulmanın coşkusu olsaydı anlaşılabilirdi ancak tam tersine “tek adamlık” o denli özümsenmiş ki şimdi aynı şekilde Ali Koç’un tek başına ağırlığını/gücünü koymasını bekliyorlar. Sallabaşların yeni umudu Ali Koç!..

Paraya, güce tapan ve başarının ancak parasal güçle geleceğine inananların yakında, “Ali Koç başkan, Fenerbahçe şampiyon” diye bağırdıklarını duyabiliriz.

Galatasaray’ın yeni başkanı Dursun Özbek de güçlü bir şekilde Aziz Yıldırım tarzında başkanlık yapacağının sinyallerini veriyor. Göreve gelir gelmez futbolun tek patronunun kendisi olacağını açıkladı. 
Bir yanda dillerden düşmeyen kurumsallaşma hedefi, diğer yanda tek adam olma heveslileri... Tam bir çarpıklık örneği.

Futbolu; şişmiş egolarıyla tek adamlık hevesini tatmin etme peşinde koşturanlardan kurtarabilmek için gerçek anlamda kurumsallaşabilmek şart.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...