04 Haziran 2015 01:00

İhanet nedir, hain kim?

İhanet nedir, hain kim?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhuriyet Gazetesi’nin, Erdoğan yönetiminin ‘MİT Tırları’nın Suriye’deki Nusra çetelerine silah sevkiyatını haberleştirmesi, Türkiye’de burjuva yönetimleri tarafından gelenekselleştirilmiş “ihanet-hain” tartışmasını yeniden alevlendirdi! AKP borazanı televizyon kanallarından “bu ajanlık ve casusluk faaliyetidir. Bu casusluk faaliyetinin içine bu gazate de girmiştir. Orada rakamlar falan veriliyor. Bu rakamların kaynağı nedir? Kimden aldın sen bu rakamları? Paralel Yapı’dan. Bunlarla ilgili avukatıma talimatı verdim, davayı anında açtım.” diyerek, açık hedef gösteren Tayyip Erdoğan, MİT’in söz konusu “yardım”ı sürdürdüğünü de ilan etti. “Biz bunu yaptık, yarın da yapacağız. Biz kalkıp da zalim Esed’in eline bunları bırakamayız ki. Terör örgütüyle bunları karşı karşıya düşmeleri halinde yalnız bırakamayız ki. Elimizden gelen desteği verdik, vermeye devam edeceğiz. Şu anda zaten desteğimiz devam ediyor.”
İlaç kutularının altına alelelade gizlenmiş havan topları, bombalar vs. den “2000 tır dolusu gönderdik”lerini, Recep T. Erdoğan’ın “sır ortağı” Hakan Fidan daha önce, açıklamış; “derin strateji” uzmanı(!) serkatip ile “derin” vali-milletvekili ve bakan “Ala” teyyit etmişlerdi. Kim ne karışabilirdi MİT’in ve Erdoğan’ın işine?! Onlar devletti ve yurttaşların başı üzerinde şakıyan kılıç, tiran sarayına nöbetçi bölük, modern yaşam tarzına savaş açmış gericiliğin Osmanlı mangaları ne yapsa haklarıydı; yetkiyi “milletten almışlar”dı(!); kefenlerine sarınıktılar, 2053’e-2071’e “dini devlet” olarak girebilmenin milis güçlerini hazırlamak için, önlerine kim ve ne gelirse ezip geçmeye “kararlı”ydılar!
Bundandır ki, o denli kolaylıkla “talimatı verdim.. bu haberi özel haber olarak yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu” diyebiliyor, “millet”in, ülkenin ve “İslam dünyası”(!)nın “büyük emir-ül Mümini” kaftanına sarınık “lideri”(!) Sokakta, alanlarda, işyerlerinde, parlamentoda kendilerini bağlayıcı herhanği yasal bir engel tanımadıklarını ilan etmişlerdir. Silahlı polis ve ordu birliklerine eklenmiş yarı gizli özel milis güçlerinin terörist eylemlerinin sağladığı “güven”(!)le esip-gürlüyor; güce tapınmış cahiliye devri insanlarının yöntemleriyle hakimiyet sağlamaya çalışıyorlar. “2053’ü, 2071’i kuracak olan gençliğimizi yetiştireceğiz.” nutuklarının “güven”le(!) atılıyor olması, bundandır. Tahta oturmaya hazırlanmış sehzade kılığında ok fırlatan şirket sahibinin din tüccarlığında sınır tanımazlığı bundandır. Halkın “anlamazlığı”na; “ayaklar”ın hep ve her zaman “ayak kalacağı”na iman etmişlerdir, ve zulmü hakimiyetin teminatı görmektedirler. Tarihi tecrübeden anladıkları bu olmuştur. “Büyük Haziran Direnişi”nden ödleri koptu ve 2015 mayıs sonunda sokkaları polis terörüyle zaptetme girişimleri, bu büyük korkunun ürünü oldu.
Kentleri yağmaladılar, emekgücü ürünü ne varsa talan ettiler; ve bir bezirgan saltanatı kurdular. İktidarları ekonomik-sosyal dayanağa sahiptir ve bunu korumak için içerde ve dışardıda girişmeyecekleri saldırganlık, baş vurmayacakları “çılgın proje” ve yöntem olmayacaktır. Yağmadan pay vererek, kademe kademe satın almaya girişerek, satınaldıklarını, “biz olmazsak elinizdekini kaybedersiniz” diye korkutarak, bu yağma sistemini, bu azgın sömürü ve talan düzenini “birlikte koruma”ya çağırıyor; seçim meydanlarında sınır tanımaz bir yalancılıkla, karanlıklarını aydınlık, zorlalıklarını özgürlük olarak göstermeye çalışıyorlar. Özgürlük ve demokratik hak düşmanlığı politik pratiklerinin temel “karakteri”dir. İdeolojileri asırlar öncesi gerici karanlığın emperyalist kapitalizmin kirli barbarlığının karışımından ibarettir. Çıkarcılık tek ibadetleridir. Her türden ilerici düşünce ve eyleme düşmandırlar. Bunu açık açık ve kesintisiz olarak ilan etmekte asla sakınca görmediler. Onlar ve çıkarlarını korudukları sermaye kesimi zenginliğini artırdıkça, yoksullar daha yoksul, açlar daha da aç, işsizler daha çok oldular. Asgari ücretin artmasına karşı çıkıyorlar ve büyük sermaye sahipleri başta olmak üzere kapitalistleri işçilere karşı, işçi direnişlerine karşı daha etkin tutum almaya çağırıyorlar. İşbirlikçi sendika patronlarını işçi düşmanlığında kararlı olmaya cesaretlendirmek için toplantı üstüne toplantı düzenlediler.
ABD, Suudi Krallığı, Katar Emirliği, İsrail Siyonizmi, bunların yönetiminde “en güvenilir müttefik”lerini bulduklarını ilan etmişlerdi. Amerikan ve Avrupalı emperyalistlerin savaş füzelerini topraklarımıza monuşlandırarak komşulara karşı savaş politikasını güçlendirdiler. Suriye’de iç savaşı kışkırtarak yüzbinlerin ölümü ve milyonların ülkelerinden kaçışını teşvik ettiler. Komşu ülkelerin topraklarına girmeyi kendilerine hak gördüklerini ilan ettiler. Davutoğlu 31 mayıs mitinginde, “sunni sınırları yok edip” Suriye, Irak, Lübnan ve Filistin’de “birlik kurmak”tan söz ederek, bunu bir kez daha açık etti.
İhanetin ne olduğu, hainin nerede aranması gerektiği, tüm bu gelişmeler dikkate alınmaksızın doğru tespit edilemez. bu yapıldığında ise, ortaya somut, aktüel ve acil bir tutumun gerekliliği çıkmaktadır: Bunlar durdurulmalıdır. 7 Haziran seçimlerinde bunlara tattırılacak bir yenilgi, halkın hak alma mücadelesinde daha öz güvenli, daha ileriden hareket etmesinin daha fazla mümkün hale gelmesi anlamı taşıyacaktır. Tiranlığa hevesli oligarkların önünü kesmek, proletarya ve tüm ezilenlerin mücadelesinin daha ileri mevzilere taşınmasına hizmet edecektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...