28 Mayıs 2015 01:00

Yarından sonra

Yarından sonra

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Tam” diye bir şey var mıdır hayatta? Pek sanmam.Her şeyin “yarım” ya da” tamamlanmamış” olduğu düşüncesi bana sıcak geliyor. Her şey süreçten ibarettir. Sonsuzluktur. Öyle olunca, “tamlıktan, tamamlanmışlık”tan ve “son”dan söz edilemez.
Tam ve mükemmel? Neye, kime göre, hangi zaman diliminde?
Sanatı da kapsar mı, süreç dediğimiz, sonsuzluk dediğimiz şey? Resmi, heykeli, besteyi, şiiri? Peki ya aşkı?
Olabilir.
Yarın hep var. Bizden bağımsız olarak var. Dünya için de  evren için de var. Ne zamana kadar? Hem “zaman” hangi zamandır? Bugün, bizim kullandığımız kavramlarla mı “zaman” değerlendirmesinde bulunacağız? Kıyamet nedir, olası mı, o zaman sonsuzluk da mı yok, “tam”lık gibi?..
Geçenlerde bir arkadaş insan hakları durumuyla ilgili düşüncelerini açıkladı. Katılmadım ama “o da senin fikrin” dedim. Bir süreçtir. 1986’dan beri (öncesi elbette var ama “insan hakları hareketi”nden söz edeceksek İHD’nin kurulmasını esas alabiliriz) binlerce insanın katkısıyla veriliyor mücadele. Bir de şöyle eleştiriler var: “Niye söz gelimi (X) konusunda hiç çalışması yok insan hakları savunucularının?”
Haklı olabilir mi bu soru? Belirli koşul ve durumlarda evet, olabilir. Ya da çalışma var da size ulaştıramamış olabilirler.
Şöyle söylenebilir: Ulusal üstü belgelere göre en az 110 medeni ve siyasi hak ve en az 70 ek. Sosyal ve kültürel hak var. Eder 180... Dünyada hiçbir insan hakları örgütü bu 180 hakkın tamamını esas alarak rapor hazırlamadı şimdiye kadar. Şimdi ne diyeceğiz bu insan hakları örgütlerine?
- Sizi insan hakları örgütü olarak saymıyoruz mu diyeceğiz?
Bir de yeterli araştırma-inceleme yapmadan haksız yöneltilen eleştiriler var. İHD’nin 20-25 yıl önce tartıştığı konular, sanki bugün birilerinin keşfi gibi gündeme getirilebiliyor. İyi niyet sahiplerine 1993-1994 İHD bültenlerine bakın lütfen diyebiliriz. Bazen de siz ne derseniz deyin, “Şu başlık altında niye çalışmanız yok?” diyebiliyorlar. Sizin yerinize rapor başlıkları bile yazabiliyorlar.
Ancak benim burada dile getirmeye çalıştığım konu tam da bu ve benzeri durumlar içindir. Ne diyeceğiz şimdi? “Biz 25 yıl önce İHD olarak ‘tam ve mükemmel’ çalışma yapmıştık o konuda” mı diyeceğiz?
Yoksa, “Evet bu konuyu tartıştık ama yeterince etkili olduğumuz söylenemez”  ya da “Eksiklerimiz vardı, şu nedenle” şeklinde mi cevap vereceğiz? Eleştirilere açık olmakta ve eleştiride de ölçülü olmakta fayda var.
Mevcutlarla yola devam! Bu söz geçmişi yok sayma anlamına gelmez. Yola devam edenler geçmişin onurunu da yükünü de taşıyarak ilerliyorlar. Hem sorunları devralarak hem de pek çok çözülmüş, çözülme süreçlerinde aklın ve emeğin devreye girdiği durumları heybelerine alarak.
O nedenle de “ol “ komutu yok sanırım, “oluş”tan söz edebiliyoruz. O zaman “Geçmiş hep vardı, bugün var ve yarın hep olacak” demek lazım.
Peki ya yarından sonra?
Tanpınar’ı hatırlayalım:
-Ne içindeyim zamanın,  ne de büsbütün dışında…
Geçen hafta İHD -İnsan Hakları Akademisinin Diyarbakır biriminde 22 Mayıs Cuma günü sabah bir önceki döneme katılanlara sertifikaları verildi ve öğleden sonra da yeni dönem katılımcıları ile eğitim başladı. Gençler, yeni insanlar…
20 yıl önce (1995) İHD  kayıplarla ilgili 2. kez kampanya başlatmıştı. Bana da kampanya metnini yazma görevini verilmişti. Akın Bey (Birdal) ve Yavuz ağabeyin (Önen)  imzasına (İHD-TİHV) açmıştık açıklamayı.
Diyarbakır’ın ardından  cumartesi günü Ankara Yüksel Caddesinde İnsan Hakları Anıtı önünde 20 yıl sonra yapılan basın açıklaması sırasında  hazır bulunabildim. Zaman geçmişe doğru aktı. Anda da durmadı, akışı sürüyor.
Hüzün…
“Geçmişte yaşanmaz “ Roma Hukuku ilkesidir…
Zorla kaybetmeye karşı mücadele -cezasızlığa karşı, yüzleşmek ve hesaplaşmak için- aralıksız sürüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa