09 Mayıs 2015 01:00

Değersizleştiren ekip değerlenebilir mi?

Değersizleştiren ekip değerlenebilir mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Seçimlere doğru hızla yol alırken anket kuruluşları da devamlı anketler yapıyor, günaşırı oranları yenileniyor, vs. Sanırım, Türkiye’deki boş işlerden biri de seçimler üzerine yapılan tahmin ya da anketler olsa gerek. Türkiye’deki işsizlik ya da enflasyon anketlerinin bilineni süslemekten ibaret olduğu gibi, seçim anketleri de buna benzer bir şey. Türkiye’de yapısal işsizlik ve yapısal enflasyon olduğundan, oranlarda bazı arıza nedenlerle hafif oynamalar olsa da genel havanın fazla değişmesi beklenemez. Bu durum, ağustos ayının ortasında kapalı bir odada ertesi günün havasını tahmin etmeye benzemektedir.
Buna rağmen bu dönemde seçim anketleri fevkalade önemlidir. Çünkü, seçim sonuçlarına göre partilerin dizilme sırası değişmeyecek olsa da, AKP’nin oyu gerilerken, AKP dışı hareketlenmeler önemli olabilir. Bu saptamayı yaptıktan sonra, asıl konum olan, nasıl oluyor da, bir ulusun hemen tüm değer ve kurumlarını çiğneyen ve değersizleştiren bir siyasi parti ve yöneticilerinin halk nazarında değersizleşemiyor olmasıdır. Bence sosyal psikologların bu konu üzerinde hassasiyetle durmaları gerekir.
AKP’nin son 12 yıllık icraatına bakınca, IMF politikalarının dış kaynağa açtığı ekonomi balonu üzerinden sağlanan primle ulusun hemen tüm değerleri ve kamusal kurumları tahrip edilmiş ve edilmekte olduğu görülür. Bugün, hukuk ve adalet, eğitim, dış siyaset vb. gibi temel kamusal-devletsel alanlar tam anlamı ile tahrip edilmiştir. Anayasa sanki hiç kimsenin uyma zorunluluğu olmayan bir süs kurumu gibi bir kenara atılmıştır. Hukuk ve adalet kurumu son 12 yılda aklı başında vatandaşların kesinlikle uzak durması gereken bir düzeye indirilmiştir. Eğitim, tamamıyla kurşun asker imalathanesine dönüştürülmüştür. F-tipi eğitimle sadık ordu yetiştirme politikası yerini, AKP-tipi sadık taban yetiştirme politikası ile ikame edilmiştir. Halkımızın, henüz net sonucunu göremediği için pek beğendiği sağlık alanı da, kurumlarıyla ve elemanlarıyla çok ciddi dönüşüme uğratılmıştır. Diğer bir fecaat alanı ise tam bir ulusal servetin talanı haline dönüştürülerek uygulanan özelleştirme politikasıdır.
Bu değişimlerin tümünü AKP’nin eseri olarak görmek belki biraz haksızlık olur. Ama, Türkiye’yi emperyalizme bu denli teslim misyonu ile iktidara taşınmış bir partinin de kendisini tüm bu eleştirilerden vareste tutması tutarlı olmaz. Süreç, 2000 IMF programı, dönemin koalisyon hükümetinin bozgunu ve 2012’de AKP’nin işbaşına gelmesi şeklinde gelişti. Evet, program AKP’nin değil, ama bu programın uygulayıcısı, hatta “bol dış kaynak dostu” nitelikli bu programın ekonomide yarattığı kof genişlemeyi reel yatırıma çevirmeden, işleri günübirlik mantıkla yürüten, son dönemde de kentsel rantlar ve kof yatırım inşaata ağırlık vererek sürdüren, tasarrufların olması gereken düzeylerin çok aşağılarına çekmeyi başaran AKP’dir. Kısacası AKP, başta siyaset kurumunu olmak üzere, tüm toplumsal kurumları değersizleştirip yozlaştırırken, bazı yapay parıltılarla halkın gözünü perdeledi. Aynı mantık açılım projelerinde de, ampul aydınlarının demokratikleşme yaftası ile yücelttiği sözde demokratikleşme projelerinde de geçerli oldu. Toplumda hukuk değil güç, adalet değil korku, hakkaniyet değil yandaşlık, ehliyet değil sadakat başat oldu.
Böylesi toplumsal yozlaşma ve çaresizliğin müsebbibi, kucağında bulduğu politikayı itirazsız uygulayan AKP olduğundan, bu değersizleştirme bataklığında yarattığı yığın nezdinde gereken hızda erimemesi de, AKP’nin topluma layık gördüğü kendi eseri ve hedefidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...