08 Mayıs 2015 01:00

İyi oyun

İyi oyun

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yöneticisiyle, medyasıyla, teknik adamıyla, futbolcusuyla, taraftarıyla futbolu, tamamen “kazanma” odaklı bir oyun haline getirdik. Öte yandan yapılan açıklamalara bakılacak olursa, futbolun bu başkalaşmış ve güzelliklerden arınmış halini daha çok sevdiğimiz, benimsediğimiz de söylenebilir...
Galatasaray Teknik Direktörü Hamza Hamzaoğlu, 2-0 galip geldikleri Akhisar maçının ardından, “Oyun olarak çok da istediğimiz gibi bir oyun olmadı. Ama bu saatten sonra oyun hep ikinci planda kalacak ister istemez” diye konuşuyor.
Teknik adam böyle düşünür de futbolcusu farklı bakabilir mi?.. Burak Yılmaz’ın yaklaşımı da elbette Hamzaoğlu’nunkiyle örtüşüyor. O da aynı maçtan sonra, “Artık iyi oyunun kesinlikle önemli olmadığı, bir şekilde golü bulup 1-0 kazanmaya razı olacağımız maçları oynamaya başladık” görüşünü dile getirdi.
Burak’ın, “İyi oyunun kesinlikle önemli olmadığına” dikkat çekmesi özellikle ilginç. “Kesinlik” vurgusu yapacak kadar iddialı bu konuda yani!..
İyi oynamadan maç kazanmanın ya da Burak’ın dediği gibi “Bir şekilde gol bulmanın” çok daha zor olduğunun henüz farkında değiller gibi sanki. Ya da iyi oynayabileceklerine dair hiç umutları yok. Belki de zoru seviyorlar ve iyi oyun hedefini bir kenara koyarak, panik ve telaş içinde şuursuz bir koşuşturma, kimin ne yaptığının ya da yapmak istediğinin anlaşıl(a)madığı dağınık bir oyun anlayışı ve itiş kakışla galip gelmeye çalışmaktan daha büyük keyif ve haz alıyorlar...
Oyuna; barındırdığı güzellikleri gözden çıkarabilecek ve kazanmak için her yola başvurulabilecek kadar skor odaklı bakış açısını hakim kılmanın sıkıntılarını yaşamıyor muyuz zaten?..
İyi oyunun ister istemez ikinci planda kalacağını ya da kesinlikle önemli olmadığını vurgulayan açıklamalar yüzünden futbolun skorla özdeşleştirildiği arızalı algı güçlenip yaygınlaşıyor. Oyuna keyif, zevk, eğlence, heyecan katan güzelliklerin hiçbir önemi ve değeri kalmıyor. Salt kazanma hedefine kilitlenilen ve bu yolda adeta gözlerin döndüğü bir ortamda haliyle saygı, dürüstlük, centilmenlik, vicdan gibi kavramlar da hükümlerini yitiriyor ve sonuçta kirlilik kaçınılmaz hale geliyor. Kirlilik sadece şikeden, dopingden, teşvik priminden ibaret değil ki. Hakemler ve rakipler üzerinde baskı oluşturmak, her pozisyonda hakemlere itiraz etmek, hakemleri, rakip oyuncuları korkutmaya, sindirmeye çalışmak; tehdit, şantaj içerikli mesajlar, demeçler vermek, taşkınlık yaratmak, küfürlü tezahüratlarda bulunmak, rakip oyunculara yönelik gaddarca fauller yapmak kirlilik kapsamı dışında tutulabilir mi?.. Ama bütün bunlar iyice kanıksandı ve oyunun olmazsa olmazlarıymışçasına normal kabul ediliyor. Yeter ki kazan!..
Ceza kurulunun bizimkisi kadar yoğun mesai yaptığı ve her hafta kulüplere, oyunculara, yöneticilere, taraftarlara kelimenin tam anlamıyla ceza yağdırdığı başka bir ülke var mıdır acaba?
Zevk, keyif, heyecan veren güzel futbol oynamaya çalışmak zaten ne zaman ilk hedef oldu ki?.. Futbol literatürüne “1-0 olsun bizim olsun” söylemini sokmuş bir ülkeyiz. Böyle bir bakış açısından güzel futbol hedefi beklenebilir mi?.. Hamzaoğlu’nun dile getirdiği gibi bu işin “bu saatten sonra”sı, “ister istemez”i yok... Bu laflar sadece ve sadece iyi futbol oynamayı becerememenin bahanesi olabilir...
Kazanmanın adeta kutsandığı, çılgınlık boyutunda sevince, mutluluğa, coşkuya neden olduğu, buna karşılık ikinci, üçüncü olmanın dahi başarısızlık sayıldığı arızalı futbol kültüründe “iyi oyun” hedefinin gerilerde kalması aslında şaşırtıcı değil!..
Keyif ve zevk alınıp verilen, heyecan duyulan bir oyunla başarıya ulaşmanın çok daha kolay olduğunu anlayabilmek, futbolun hem teknik hem de kültürel anlamda üst seviyelere çıkmasının da yolunu açacaktır...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...