04 Mayıs 2015 00:54

Öküzden sonra

Öküzden sonra

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Beş, bilemedin altı saattir uykuları. Uyanık kaldıkları 18 saat durdurak bilmeden koşar tarlaya, bahçeye, ahıra, ekmeğe, çorbaya, çocuğa... Yine yetişmez ya işler; koşarlar kendileriyle beraber kızları, gelinleri, çocukları işlere. Memlekette “kadın” denince akla gelen o malum şiirin “Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” dizelerinden bıktık ya biz kadın milleti olarak, bıkmadı öküz hep kadının önüne geçmekten!
Türkiye’de her 5 kadından 1’i kırsalda yaşıyor, tarımsal üretimin en az yarısını onlar gerçekleştiriyor. Tarım işçisi 20 kadından sadece biri sosyal güvenceyle çalışıyor. Tarımla geçinen bu kadınların yüzde 38’i ücretli bir ikinci işte çalışıyor, yetmiyor çünkü, ürettiğini bile alamıyor kadın. Bu yevmiyeli işlerde en az erkekler kadar yük taşıyor, emek veriyor, beden çürütüyorlar ama erkeklerin aldığı ücretin en fazla yüzde 80’ini akabiliyorlar.

Bugün memlekette istihdama katılan her 3 kadından 1’i tarım alanında çalışıyor ama ne  devletin kurumları ne de emeğin kurumları görmüyor kırsal kadınları. Görünmezin de görünmezi olarak yaşamlarını sürdüren kadınların özellikle son 15 yıldır tarım alanında yaşanan dönüşüm yüzünden hayatları daha da zorlaştı. Türkiye kırsalında piyasa koşullarının ve tekellerinin insafına bırakılan dönüşüm tarım alanlarından küçük üreticinin sürülmesine, kırdan kente göçün zorunlu hale gelmesine, göç edecek gücü bile olmayanların ise tekelleşen tarım şirketlerinin iç ettiği topraklarda 19. yy koşullarında ırgatlaşarak yaşamak zorunda kalmasına neden oldu. Bu dönüşüm kadınları erkeklerden farklı etkiliyor elbette. Erkeğin ‘üretici köylü’, kadının ‘vasıfsız ev kadını’ görüldüğü tarımsal alanda işin içine teknolojik üretim ve piyasa koşullarına adaptasyon için satış-pazarlama bilgisi, girişimcilik, kalkınma ajansları vb girince kadın daha bir ‘cahil cühela’ bırakılır oldu. Kadınların toprağı, hayvanı çekip çevrilir, evi yetirir hale getiren kadim kadınlık bilgileri piyasada ‘değersizleştirilir’ oldu. Bu süreç tarımsal üretimde emeğin rolü kadar sermaye ve teknoloji yoğun işler haline halen yeni üretim safhalarından kadınların dışlanmasına, erkeklere daha bağımlı hale gelmesine neden oldu.

Kırsal kadınları daha da güçsüzleştiren dönüşümün sorunlarını ise sanki mesele piyasa odaklı dönüşüm değilmiş de kadınların bilgi yetersizlikleriymiş gibi mesleki eğitim adı altında eylem planları yapılıyor. Bu eylem planları “kırsal kalkınmada kadının güçlendirilmesi ve yoksulluğun sonlandırılması” gibi başlıklarla BM gündemlerine, “Kırsalda kadın gücünün operasyonel hale getirilmesi” başlığıyla Dünya Bankası direktiflerine konu oluyor. Binyıl Kalkınma Hedefleri Zirvesi’nde devletlerden “kırsal kesimde yaşayan kadınların piyasaya entegre edilmeleri” taahhüdü isteniyor.

Uluslararası sermaye kuruluşları böyle buyurur da yerel ölçeklileri boş durur mu? Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının kadınlarla ilgili eylem planının en önemli ‘eylemi’ kadınlara “aile kaynakları yönetimi, çocuk gelişimi, beslenme, el sanatları eğitimi ve girişimcilik dersleri” vermek. Bu girişimciliği hibelendirerek kurtlar sofrasına döndürülen tarım alanında sermaye için kolaylık olsun diye girişimci kadınları kuzuya çevirmek!

Bu dönüşüm kırsal kadınları dayanışma ve imeceyle süren hayatlarının güçlü ve dirençli ekmek kazananları olmaktan çok her koyunun kendi bacağından asıldığı bir ‘jungle’a mahkum ediyor. Üretici köylü kadınlar yalnız ve çaresizse dünya hep sofrada yeri kadından önce gelen öküzün boynuzunda sallanmaya devam edecek!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa