29 Nisan 2015 00:55

Divan ne yana düşer usta, 1 Mayıs ne yana

Divan ne yana düşer usta, 1 Mayıs ne yana

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sendikalı oldukları için işten atılan Divan AŞ işçileri Taksim Divan Oteli önünde oturma eylemi yaptıkları sırada polis saldırısına maruz kaldılar. İki yıl önce, Erdoğan hükümetiyle arası pek iyi olmayan Koç Grubu şimdi işçilerin dövüldüğü otelin kapılarını Gezi direnişçilerine açmıştı. Direniş dönemleri burjuva sınıfın içindeki rekabetin biriktirdiği çatlaklar açığa çıkar, çelişkiler derinleşir, onların siyasal iktidara karşı pozisyonları ortaya çıkan halk hareketini kendi çıkarları için araçsallaştırabileceklerini düşündükleri ölçüde değişir. Gezi direnişinin de böyle bir yan ürünü olmuştu sonuçta. Direniş sönümlendikten sonra ise Erdoğan Hükümeti ile Koç Grubu yeniden el sıkıştılar. 

Sadece oturma eylemi yapan işçilere yönelik tahammülsüzlük ise Divan işçilerinin doğrudan doğruya Koç’un çıkarlarını tehdit etmesinden kaynaklanıyor. İşçiler sendikalı olarak işe geri dönmek, kaybedilmiş haklarını geri almak istiyorlar. Ama ne yazık ki işçi sınıfı toplumun en yalnız bırakılmış kesimi ve onların sırtına inen coplar fazlaca bir tepki toplamıyor. Sınıf hakkındaki, onun tarihsel ve toplumsal özneliğini sorguladıktan sonra artık yokluğunu kanıtlamaya kadar ileri giden teorik deformasyon o kadar etkili ki işçi bu sıralar ne yapsa yaranamaz!

8 saatlik iş gününün fiilen tasfiye edildiğini, işçilerin artık günde 11-12 saat çalışmaya maruz kaldığını, özel istihdam bürolarında alınıp satılan bir nesne haline geldiklerini, yıllanmış işçilerin bile asgari ücret aldığını, sendikalaşamadıklarını, sosyal güvenlik ve güvencelerinin olmadığını demokrasiyi sadece kendisi için isteyen memleket solcuları bilmez. Üstelik istedikleri demokrasinin bütün bu koşulları değiştirmekten geçtiğini de anlamaz. Çünkü işçi sınıfı demode bir toplumsal kesimdir artık ve siyasetin, kendi teorik çerçevelerinin öne çıkardığı başka öncelikleri vardır. O yüzden metal işçilerinin grevlerinin yasaklanması, Bursa’dakilerin hâlâ süren mücadeleleri kimseyi enterese etmez. 

İki gün sonra 1 Mayıs; işçilerin Birlik, Dayanışma, Mücadele Günü. Sınıfın kan ve can pahasına kazandığı önemli bir gün. Ama 1 Mayıs’ın işçi sınıfı ile ilişkisi de piyasada çoktan rafa kaldırıldığı için vekaleten sürdürülen bir mücadeleye indirgendi 1 Mayıs mücadelesi. 

Anlı şanlı konfederasyonların kendilerine üye işçilerin 1 Mayıs’a nasıl katılacağı ile ilgili bir kaygısı olmadığı gibi, sınıfı kavramsal dünyalarının dışına çoktan çıkarmış kesimler için de 1 Mayıs Taksim Meydanı’na çıkışa kilitlenmiş durumda. Gezi’den sonra bunun bir anlamı vardı. Ama artık işçilerin katılmadığı, Gezi direnişinin büyük gövdesinin çoktan geriye çekildiği mevcut koşullarda ülkenin bütün meydanlarını ve sokaklarını 1 Mayıs alanı haline getirmek yerine tek bir meydanda ısrar etmekten vazgeçmek ve daha ileri bir adım atmak gerekiyor. Mahallelerin, fabrikaların, işyerlerinin, sokakların 1 Mayıs alanı haline getirilemediği şartlarda Taksim Meydanı da asla ele geçirilemeyecektir. İstanbul’un her tarafı 1 Mayıs’landırılamadıkça Taksim’de 1 Mayıs hayal olacaktır. 
DİSK ve KESK bu konuda küçük adımlar atmış görünüyor, yerel kutlama programları hazırladılar. Ancak bu yetmez. Sendika yöneticilerinin, şimdiye kadar biber gazı saldırısı altında kahramanca direnerek geçirdikleri ama üyeleri olan işçileri dahil edemedikleri 1 Mayıs ufkunu aşamadıkça misyonlarını da yerine getirmemiş olacaklarını kabul etmeleri gerekiyor. Bu durum sendika yönetimiyle işçi arasında zaten açılmış mesafeyi katlamaktan başka bir işe yaramıyor çünkü.
Ne demiştik… Divan işçileri saldırıya uğradı, dayak yedi ve bu Taksim’de oldu; 1 Mayıs alanının yanı başında. Kıyamet kopmadı, protesto edilmedi. Bunun 1 Mayıs’tan hemen önce olması, Taksim tartışmalarının içinde cereyan etmesi kimseye absürt gelmiyor mu acaba? Hem işçiler yasal ve yasa dışı saldırılara uğrayacaklar, sendikalılaştıkları için dayak yiyecekler, hem alınıp satılır bir mala indirgenecekler ve bu süreçte yalnız kalacaklar hem onlar adına, onlarsız Taksim direnişleri yapılacak. Bunun ne kadar tuhaf bir tablo olduğu görmezlikten gelinemez. 

Bunu görebilenler 1 Mayıs’ta İstanbul dahil memleketin her yerinde, her meydanında sokağa çıkan emekçilerin yanında olacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...