28 Nisan 2015 01:00

Le God

Le God

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Athletic Club(Bilbao) hafta içerisinde yeni bir ödül icat etti. Kariyeri boyunca aynı kulübün formasını terleten oyunculara verilecek olan bu ödülün ilk sahibinin Matt Le Tissier olduğu açıklandı. Le Tissier’e ödülü bugün Real Sociedad ile oynanacak Bask derbisinin devre arasında verilecek.
Böylesi bir ödül icat etmek, kadrosunda yalnızca Bask oyuncuları barındıran Athletic Club gibi bir takım için son derece mantıklı. Zira transfer olanakları kısıtlı bir takımdan söz ediyoruz. Dünya üzerindeki Bask nüfusu 2.5 milyonun altında. Bir başka deyişle Athletic Club’un erkek ve kadın futbol takımlarını besleyebileceği havuza 1 milyon kişi bile sığmıyor. ‘Sadık’ futbolculara en çok onların ihtiyacı var.
Her şeye rağmen Athletic Club’un kendine has kurallarıyla yetenekli Bask oyuncular için yeterli bir çekim merkezi oluşturduğunu, La Liga’nın kurulduğu 1929’dan beri küme düşmeyen 3 takımdan biri olmasıyla anlayabiliyoruz. Şimdilik bir sıkıntı gözükmese de gelecek için  kaygı yaşamaları doğal.
Her neyse bu yazının konusu Athletic Club değil onların ilk ödülüne layık görülen efsane Matthew Le Tissier.
İngiltere ile Fransa arasındaki Manş Denizi üzerinde bulunan ‘Kanal Adaları’ndan Guernsey’de doğup büyüyen Le Tissier, 60 bin nüfuslu bu minik adanın yetiştirdiği en önemli isimlerden biri.
16 yaşında Guernsey’den Southampton’ın altyapısına geçiş yapan Le Tissier, 1 yıl sonra profesyonel sözleşme imzaladı. 1986’dan 2002’ye kadar devam eden profesyonel kariyeri boyunca Southampton’dan hiç ayrılmadı.
Le Tissier’i sokaktaki herhangi bir insandan ayıran niteliği muhteşem bir futbol tekniğine sahip olmasıydı.
Atletik olarak hiçbir üst düzey özelliği yoktu ve bunu geliştirmek için de pek çaba sarf ettiği söylenemez. Takım arkadaşlarının deyimiyle “biraz tembeldi”. Kendi ifadesiyle “Top rakibe geçtiğinde oyuna olan ilgisini kaybediyordu”.
Top onun ayağına geldiğindeyse işler tamamen değişiyordu. Kendi yarı sahasının 10 metre ilerisinde topla buluşup dripling, birkaç çalım ve ceza sahasına girmeden yaptığı muhteşem vuruşlarla attığı goller onunla özdeşleşmişti.
Frikik, vole hatta kornerden atılan goller…
Southampton taraftarının verdiği lakapla ‘Le God’ yani ‘Tanrı’, olağanüstü gollerin adamıydı. Futbol topuyla yapabileceği vuruşların sınırı yoktu. İmkansız falsolar ve açılar onun uzmanlık alanıydı, aşırtma goller ise sanatının nadide örneklerindendi. Penaltılarda da ustaydı. Kullandığı 48 penaltıdan yalnızca birini kaçırdı.
1.Lig ve Premier Lig’de oynadığı 540 maçta 210 gole imza attı. 1992’de Premier Lig’e çıkardığı Southampton onunla hiç küme düşmedi ve kader maçlarında onun performansları belirleyici oldu.
Peki neden bunca yeteneğine ve taliplerine(Başta Tottenham) karşın tüm kariyerini küme düşmemeye oynayan bir takımda geçirmek yeterli geldi? Neden imkanı olduğu halde şampiyonluk kazanabileceği bir takıma gitmedi?
Le Tisser buna da kendisini tanımlayan çok mütevazı bir yanıt veriyor: “Bana profesyonel olma şansı tanıdılar ve bu Guernsey’li çocukların sık yakaladığı bir fırsat değil. Bu yüzden Southampton’a karşı hep büyük bir sadakat hissi duydum. Taraftarlar bana karşı her zaman harikaydı. Aynı zamanda futbolu istediğim şekilde oynayabildim ki bu da benim için önemliydi. Bu tercih milli takım kariyerimi etkilemiş midir? Etkilemiştir ama pişmanlık duymuyorum.”
Milli formayı 8 kez giyebilen Le Tissier bu konuda da “İki hayalim vardı. Profesyonel futbolcu olmak ve İngiltere forması giymek. İkisini de başardım” diyor.
Spor tekellerinin ve medyanın pompaladığı rekabetçiliğin arşa vardığı 90’larda futbolu bu kadar naif duygularla oynayan, seven ve sevdiren bir figürün hiçbir zaman unutulmayacağını bilmek güzel. Saha içerisinde yaptığı mucizelerle hazırlanan videolar yeşil sahaların gördüğü en güzel golleri bu mütevazı, biraz tembel ama müthiş yetenekli sanatçının attığını kanıtlıyor.
Alex Ferguson’un koşmadığı için “Hiçbir zaman kendi takımıma almam ama rakip takımda da görmek isteyeceğim son kişi” dediği ‘Le God’un yeri bizim 11’imizde her zaman hazır. Tüm ödülleri hak ediyor.

ps: Futbolu seven bu yazıdan sonra Youtube’dan Le Tissier’in gollerini izler.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa