02 Nisan 2015 01:00

Yalanların etkisi, gerçeklerin gücü

Yalanların etkisi, gerçeklerin gücü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gerçekleri, apaçık ortada olduğu durumlarda bile, olduğundan başka türlü göstermeye çalışmak, karşısındakini aldatmak, kandırmak ya da en azından kafasını karıştırmak için en çok başvurulan yöntem yalan söylemektir. Özü sözü bir olmayan, olanı olduğu gibi değil, işine geldiği gibi yansıtmaya çalışanlara dünyanın her yerinde yalancı denir.
Her şey gözünüzün önünde yaşanıyorken bile, gerçekleri profesyonelce çarpıtanlar yıllardır toplumun hafızası ile dalga geçip, gerçekleri savunanlarla resmen dalga geçiyorlar. Yalanların etkisi ile gerçeklerin gücü arasındaki dengesizlik son yıllarda o kadar arttı ki, bu konuda Türkiye’nin tam bir sosyal laboratuvar olduğunu söylemek mümkün.
Türkiye’de, başta iktidar temsilcileri olmak üzere, hemen her konuda en temel gerçekleri bile ters yüz etmeye çalışanlara, örneğin cumhurbaşkanı ya da iktidar temsilcilerinden herhangi birisine, an açık gerçekleri bile inkar ettiklerinde “yalancı” derseniz, doğru söylüyor olsanız bile mevcut hukuk sistemi içinde “devlet büyüklerine hakaret” suçundan yargılanıp, ceza alabilir, hatta tutuklanabilirsiniz.
Emekçi sınıfların, sistemin işleyiş mantığından kaynaklı bütün eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin merkezinde yer almalarına rağmen, bu devasa gücün iktidar tarafından “nesneleştirilmesi” ve kitlelerin “seçmen” olarak “pasifleştirilmesi” bugüne kadar iktidarın yalanlarla bezenmiş gündemini halkın gerçek gündeminin üzerine çıkarmakta ne kadar profesyonel olduğunu gösteriyor.
AKP, bugüne kadar, geniş toplum kesimlerini ikna etmek ve onları kendi saflarına çekmek için gerçeklerin üzerini örtme ve halka yalan söylemeyi, en azından gerçekleri çarpıtarak hareket etmeyi etkili bir siyasal söylem yöntemi olarak başarıyla kullandı. Ancak özellikle son yıllarda ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda yaşanan gelişmeler, söz konusu yöntemin artık eskisi kadar başarılı olmasının kolay olmayacağını gösteriyor.  
Yıllardır işçilerin, emekçilerin giderek ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları ile gerçek sorunlarının hak ettiği kadar gündeme gelmesini ve çözümü için adım atılmasını bir şekilde engellediler. Halkın öncelikli gündemini oluşturan işsizlik, yoksulluk, eğitim, sağlık, beslenme, barınma vb. gibi en temel sorunlarda bir arpa boyu yol alınamadı. Buna rağmen her ağızlarını açtıklarında sanki 13 yıldır ülkeyi tek başına yönetmiyorlarmış gibi davranmaya, ağlayıp sızlanmaya başlıyorlar.  
Cumhurbaşkanının ülkeyi AŞ (Aile Şirketi) gibi yönetmek için Başkanlık sistemi istemesi, her gün halkın karşısına çıkıp, kibirli ve tehdit dolu konuşmaları artık ciddi ciddi “kabak tadı” vermeye başladı. Hangi içerikte olursa olsun, başta Erdoğan olmak üzere, egemen siyasi güçler tarafından yaratılan gündemlerin, toplumun geniş kesimleri üzerindeki etkisinin ciddi bir kırılma yaşadığını, iktidar cephesinde bir süredir yaşanan iç tartışmalarda somut olarak görmek mümkün.
Bugüne kadar iktidar olan bütün partiler alt alta sıralansa “En çok yalan söyleyen kimdi” diye bir araştırma yapılsa, kimi açık ara birinci olacağını tahmin etmek hiç zor değil. Ancak bu aşamada önemli olan, kimlerin hangi konularda hangi yalanları söylediği değil, bu yalanlar karşısında hayatın gerçeklerini savunanların ya da böyle bir iddiası olanların ne yaptığıdır.
Ülkenin geleceği açısından önemli bir dönemeç, belki de kırılma noktası olacak olan 7 Haziran seçimlerine giderken, bugüne kadar olduğu gibi söylediği yalanların etkisi üzerinden siyaset yapanların mı, yoksa gerçeklerin gücüne güvenerek hareket edenlerin mi başarılı olacağını zaman gösterecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...