25 Mart 2015 01:00

Bu kavga sürer

Bu kavga sürer

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İzleme Heyeti’ni doğru bulmadığını ifade eden açıklaması ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bu açıklamayı eleştirerek, yetkinin Hükümette olduğunu hatırlatan sözleri, daha önce işaretleri görülen gerilimi daha belirgin bir biçimde gündemin ön sırasına taşıdı.

Arınç’ın iki buçuk ay sonra emekliye ayrılacak olmasının, bu çıkışı yapmasını kolaylaştırdığını düşünebiliriz. Ancak böyle bile olsa, sözlerinin arkasında durması, Erdoğan’ı savunmak adına kendisine karşı saldırıya geçen Melih Gökçek’e karşı sert açıklamaları, yaşanan gerilimin ciddi düzeyde olduğunun teyididir. 

Erdoğan’ın, Dolmabahçe’deki ortak açıklamayı da doğru bulmadığını ifade ettiği ve Arınç’a yanıt niteliği de taşıyan sözlerinin ardından Arınç’ın Erdoğan’a karşı tonunu düşürse de, yetkinin Hükümette olduğunda ısrar etmesi, bu gerilimin çapına dair önemli bir göstergedir.  

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Başbakanı atlayarak böyle bir açıklama yapması düşünülemez. Belli ki seçimler öncesi, bu sürecin devamına dair politikada etkili olan Başbakan Davutoğlu ile Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Erdoğan’ın tavrı karşısındaki açıklamayı partide Milli Görüş geleneğinden gelen en etkili siyasetçi olarak kabul edilen Arınç’ın yapmasını uygun görmüşlerdir. Onun sözlerine çıkıp tek bir itiraz göstermemiş olmaları da bunu doğruluyor.

Davutoğlu’nun, böylesi kritik bir tartışmada başbakan olarak, siyaseten kendisini son derece inisiyatifsiz gösteren uzun sessizliğinin ardından dün yaptığı açıklamada, “çözüm süreci”nin arkasında olduğunu ima etmesi de bu tabloyu tamamlıyor. Davutoğlu’nun, Arınç ve Gökçek’in birbirlerine dair açıklamaları konusunda “Her iki açıklamada yanlıştır parti disiplin kurallarını işleteceğiz” demesi ise, asıl gerilime dair olmayan bir tutumdur ve “Sanıldığı gibi inisiyatifsiz değilim” demek gibi bir şeydir!

Bu gerilimin temelleri, nedenleri ve geleceğine dair ise, başlıca şunları söyleyebiliriz:

* Cumhurbaşkanı Erdoğan, Demirtaş’ın kendisine yönelik olarak “HDP var oldukça, HDP’liler bu topraklarda nefes aldığı müddetçe sen başkan olamayacaksın” sözleri karşısında, Kürt tarafının taleplerine Hükümetin olumlu yaklaşmaması gerektiğini düşünmektedir. Yani ona göre, ‘müzakere’ sürecinde atılacak adımlar kendi başkanlığına destek koşuluna bağlanmalıdır.

* Bu gerilim, ‘başkanlık sistemi’ konusunda, hem Hükümet içinde, hem de egemen sınıf klikleri arasındaki gerilimin de bir tezahürüdür. Yani bu gerilim belirli bir sınıfsal temelin üzerinde yükselmektedir.

* Kürt hareketinin çözüm konusunda Hükümeti adım atmaya zorlayan tutumu ve mücadelesi de bu çatlağı derinleştiren bir etkendir.

* Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı’ gerçeğini nasıl kullanacağı, başbakanken yaptığı açıklamalardan da anlaşılıyordu. Erdoğan, hem Hakan Fidan konusunda hem de yaşanan son gerilim konusunda Hükümete dayatmalarda bulunurken, Hükümet içindeki etkisiyle birlikte, Hükümet ile kendisinin almış olduğu oy arasındaki farkı da bir sopa gibi elinde tutmaktadır. Yani “Ben halk tarafından yüzde 51.7 ile seçildim, siz 40’lardasınız. Üstelik o partiyi de ben kurdum” mantığını, Hükümet ile kurduğu ilişkilerde hissettirmektedir. Kendi başkanlığında gerçekleşmesini sağladığı Bakanlar Kurulu toplantıları da bunun göstergesidir.

Erdoğan’ın tam da bu dönemde, Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde TSK ile kendisi arasındaki yıpranan ilişkileri öncesine göre daha da düzeltmeye yönelik açıklamalar yapması tesadüf değildir. Böylelikle, ordunun ve ulusalcı çevrelerin, PKK ile müzakereden rahatsızlıklarını da arkasına almaya çalışmakta, kendi eleştirilerini bu rahatsızlıkları da içeren bir biçimde Hükümete yöneltmektedir.   

* Bu fotoğraf Hakan Fidan meselesinde de, Erdoğan’ın görünürdeki zaferinin aslında bir istim üzerinde durduğunu göstermektedir. Böylesi dayatmalar zinciri üzerine kurulu bir liderlik, kimsenin ummadığı bir andaki kırılmalarla ciddi sarsıntılara uğrayabilecek bir liderliktir.

* Gelinen noktada Erdoğan için başkanlık, bir mutlak iktidar hırsı kadar, 17-25 Aralık yolsuzluk davasının ‘darbe girişimi’ iddiasıyla örtülmüş olması gibi gerçeklerin de zorladığı ‘Bütün ipleri elinde tutma ve hiç açık vermeme’ gibi bir paranoyadan da kaynaklanmaktadır. 

* Çatıdaki bu gerilim 7 Haziran seçimlerinde AKP’den hangi isimlerin milletvekili gösterileceğine de yansıyacaktır. 

Belki belirli bir süre yatışıyormuş gibi bir durum da yaşansa, sonraki süreçlerde bu gerilimin farklı tezahürlerini göreceğimiz kesindir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa