25 Mart 2015 00:58

Bir onların ruhu bir de bizimki

Bir onların ruhu bir de bizimki

Fotoğraf: Envato

Paylaş

13 yıllık iktidarının kritik aşamalarını, ilan edilmiş bir iç düşmana karşı “Beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısını söyletebildiği kesimlerle bir muharebe havasında geçirdi AKP. “PKK terör örgütü”, Ergenekon, KCK, “paralel yapı” adı verilmiş torbalara doldurulan “gözünün üstünde kaşı var” kabilinden düşmanlar ürettikçe kendisini tehdit altında hisseden “dost ve kardeş” kitlesinin oylarını cebine indirdiği gibi böyle bir seferberlik havasında hem siyasetin genetik ayarlarıyla oynamayı hem de ayakkabı kutularını doldurabilmeyi başardı. Bugün gelinen noktada önceden ilan ettiği düşmanlarının bir kısmının AKP için pek de muhayyel olduğu ortaya çıkıyor. 

Balyoz davasını hükümsüzleştiren yargı sürecine “kandırıldık” diyerek tüy diken Tayyip Erdoğan, bundan 7-8 sene önce “vesayetine” karşı savaş açtığı askerle mutlu sonla biten bir Türk filminde kucaklaşmış oldu. Ergenekoncu, darbeci sözlerinin havada uçuştuğu dönemlerin üzerine bir güzel sünger çekildi. Askerle Erdoğan beraberce “terör örgütü PKK” muhabbetine dalmış bulunuyor. Bakınız: Genelkurmayın Eşme Ruhu açıklaması ile Erdoğan’ın “Ne Kürt sorunu ya, Kürt sorunu diye bir şey yok” açıklaması.
Öyle görünüyor ki devlet siyaseti fabrika ayarlarına dönerek eski kartlarla yeniden karılmaya çalışılıyor ama çamlar devriliyor bu arada. Öcalan’ın Newroz mektubunda selamladığı Eşme Ruhu, asker tarafından “Türbeyi taşırken YPG/PYD ile iş birliği yapmadık, tersini söyleyen haindir” filan diye bu kadar kolay harcansa da Gezi ruhu, Kobane ruhu gibi egemen siyasetin kolay kolay üzerinde mühendislik yapamayacağı bağzı ruhlar var ki iktidarın bütün katlarının kimyasını bozmaya devam ediyor. AKP’yi eski düşmanından özür dilemeye sevk eden, ama yeni ve muhayyel bir düşman yaratmakta da beceriksizliğe sürükleyen bu zinde ruh sayesinde Kabataş yalanı bile çöktü. Bakınız: İsmet Berkan özürü.

Toplum ve siyaset mühendisliği adına söylenen yalanlar, ardından gelen pragmatik özürler, itiraflar, fena kandırıldık vb. derken AKP muhayyel düşmanlar değil ama gerçek saflaşmalar üretiyor şimdi. Bülent Arınç’ın bir süre önce söylediği gibi “AKP’ye düşmanca bakanların sayısı çoğaldı.” Böyle durumlarda zehirli siyaset kendi kendini yer. Paralel yapı denilen şeyin Hükümetin alter egosu olduğunu söyleyenlerin de yanılmadığı ortaya çıkar. Bakınız: AKP’nin kanserli hücrelerinin aslında kesilip kurulamayacağı kadar metastaz yaptığı ve en hayati organlarını yemeye başladığını kanıtlayan Bülent Arınç-Melih Gökçek dalaşması.

Zatların birbirini belden aşağı vuruşlarla tartma aşamasına gelmesi; paralelcilik veya Gezicilikle suçlaması, yengeye selam göndermeler, birbirine köpek çekmeler, terbiyesizlikle suçlamalar bünyede ne kadar çok irin biriktiğini gösteriyor. Bu patlamanın seçim arifesinde çıkması tesadüf değil. Konu mankeni olmayı reddeden Erdoğan’ın “verin bana 400 milletvekilini” dediği halktan başkanlık sistemine rıza koparabilmesi için o vekillerin paralel bulaşmamışından olması gerekiyor. Bu seçimi, etkisizleştirerek Abdullah Gül misyonunda ister istemez birleştirdiği Akdoğan, Arınç ve hatta kısmen Davutoğlu ve Hakan Fidan kompleksine bırakamaz. Maazallah Hükümet ondan habersiz hükümet etmeye çalışır sonra. Daha da önemlisi bir rant anonim şirketi haline gelmiş olan partide kaynak dağılımının kontrolü de elden çıkıverir. Bu kaygı bile seçim döneminin ne kadar şiddetli geçeceğini haber veriyor. 

İrin bir biçimde patladı. Burada kalacağını da zannetmeyelim. Ankara’nın parsel parsel satıldığını söyleyenlerin kendilerinin nereleri ve neleri sattığını da unutmayalım. Bunların kayıkçı dövüşü yerel seçimlerde dikkati birbirlerinin ‘tapeler’ine yoğunlaştırarak halk dinamiğini uyuşturmuştu. Buna izin vermemek, irini şimdi sonucu son derece önemli hale gelmiş olan sandıkta boşaltmak için daha büyük bir şansa sahibiz. 

Kobanê ruhuyla, Gezi ruhuyla... bütün oylar HDP’ye. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa