20 Mart 2015 00:50

Meslek, sanat ve dünya (1)

Meslek, sanat ve dünya (1)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

(Sanat ve hayatla ilgili onlarca kez yazdım ama çokça gelen maillerden sonra yeniden konu olarak sanatın hayatla ve ideoloji ile ilgisi konusunda yazmam gerektiğini düşündüm. )

Hep iki dünyadan bahsedilir. Neredeyse tüm dinlere göre; bu dünya yalancı dünya, gerçek dünya öbür dünyadır. Sosyolojik olarak, zenginlerin dünyası ve fakirlerin dünyası vardır. İdeolojik olarak, emeğin dünyası ve sermayenin dünyası vardır, daha keskin söylemle, burjuvazinin dünyası ve proletaryanın dünyası…

Bizler bu iki dünya arasında yaşar gideriz. Kimimiz yaş ilerledikçe öbür dünyaya yatırım yapar, namaz niyaz ederiz. Kimimiz ‘Daha güzel bir dünyada çocuklarımız yaşasın’ diye mücadele ederiz. Hepsinin toplamından çıkan sonuç; para, mal-mülk, marka, şan-şöhret, yat-kat, hapis, ceza, dava, işkence, ölüm… Hangi dünyaya aitsen sana düşen bu sonuçlardan bir veya bir kaçıdır.
İçinde yaşadığımız nesnel koşullar maddi temelde hepimiz için geçerlidir. Asgari düzeyde bile olsa kiralar, faturalar, yaşamsal ihtiyaçları karşılayacak paraya ulaşmak/kazanmak bir zorunluluktur. Beğenmesek de bu üretim ve bölüşüm sistemi içinde birer özne olarak yaşarız.

İnsan gerçekliğinin iki boyutu var. Biri maddi (yeme-içme-barınma-üreme-çalışma gibi somut ihtiyaçlar) diğeri manevi (düşünme-sorgulama- inanç - soyut dünya yani kavramsallaştırma). Burada düşünme ve soyutlama yeteneği insanı hayvandan ayıran en önemli özelliktir. Onun için de “İnsan düşünmeyi bilen hayvandır” denir.

Bir ara başlık MESLEK;
Sanat; insanın doğuşuyla başlamış ve insanlığın kurduğu üretim biçimlerine göre değişimler göstermiştir. Felsefe ve sosyoloji insanın önemli bir özelliği olan ‘düşünme ve sorgulama’ yeteneğinin gelişimini sağlar. Düşünen ve sorgulayan insan öğrenir, bilinçlenir, ‘sanat’ yardımıyla düşüncelerini görünür kılar. Bu anlamda başarılı olan ‘sanatçı’ olur. Sanat disiplinleri (müzik, resim, tiyatro, fotoğraf…) düşüncelerin somutlanmasında yalnızca birer araçtırlar.

Bu araçların teknik olarak kullanılması ‘zanaattır.’ Zanaat, bir makinenin, aracın, aletin ve bilginin kullanımının çok iyi bir şekilde uygulanmasıdır.  Bu anlamda çok iyi gitar çalabiliriz, fotoğraf çekebiliriz, resim yapabiliriz vd… Bunları yapmak bizi sanatçı yapmaya yetmiyor. Düşüncemizi yani soyutlama yeteneğimizi zanaatla birleştirme becerisi gerektiriyor.. Sanatçı olmak nesnel dünyadan aldıklarımızı (maddi-manevi) yeniden yorumlayıp yazı-ses veya görüntü olarak sunma becerisidir.  Bu sayede diğer insanların düşünceleri üzerine etki edip, değiştirici, geliştirici dönüştürücü bir rol oynama yeteneği sanat ve sanatçıyı vazgeçilmez kılar.
Yukarıda iki dünyadan bahsettik. Sanatçı dediğimiz insanın da iki dünyası vardır. Somut olan nesnel dünya ve soyut olan kavramsal dünya.

Yaşamamız için gereken ihtiyaçları karşılamak için para kazanmak zorundayız. Para kazanmak için basit veya zor bir iş yaparız. İşte yaptığımız bu iş bizim ‘mesleğimiz’dir. Meslek dediğimiz, öğretmenlikten tutun taksi şoförlüğüne, avukatlıktan tutun inşaat işçiliğine kadar aklınıza gelen her alandır. Severek ya da sevmeyerek yaptığımız, ya da yapmak zorunda olduğumuz asgari (kimine göre azami) ihtiyaçlarımızı karşıladığımız işin adıdır meslek.

İşte en çok karıştırılan nokta burada ortaya çıkıyor. Sanatı bir meslek olarak görmek ve göstermek isteyenler, sanatı içeriğinden koparıyorlar. Dekoratif bir zanaat malzemesi haline sokup, para kazanmaya yarayan bir meslekmiş gibi düşünüyorlar, davranıyorlar.
Bir ara başlık da burada koyalım SANAT!

Devamı haftaya…        

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...