13 Mart 2015 00:54

Utangaç erkekler ve 8 Mart manzaraları

Utangaç erkekler ve 8 Mart  manzaraları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir yandan eril zorbalığın kadınlar başta olmak üzere farklı cinsel kimliğe/yönelime sahip insanlara yönelik ve artık katliam boyutuna ulaşan şiddeti tüm hızıyla sürer, diğer yandan da spor alanları cinsiyetçi küfürlerden geçilmezken; şampiyonluk yarışından, takımların Avrupa mücadelesinden, milli takımdan, transfer haberlerinden, maçların yayın ihalesinden, yabancı oyuncu sayısından söz etmek ya da maçlarla ilgili teknik analizlerde bulunmak ne kadar anlamlı olabilir ki?..

Bu aralar, kadınlara yönelik şiddetten dolayı erkekliklerinden utandıklarını söyleyen “eşitlikçi”, “duyarlı” erkeklerle dolup taşıyor ortalık. Tabii kadınların dışındaki cinsel kimliğe sahip insanları dikkate alma aşamasına henüz gelemedikleri için onlara yönelik şiddet şimdilik gündemlerinde yok...

Erkekliklerinden utanıyorlar ama cinsiyetçi küfürleri de ağızlarından eksik etmiyorlar. Göz yaşartan(!) duyarlılıkları, ikiyüzlülüklerini gizlemeye yetmiyor ne yazık ki. 

Şimdi bu utangaç erkeklere, “Tamam utanın ama aynı zamanda küfürler aracılığıyla cinsiyetçiliği sürekli olarak yeniden üretip beslediğiniz için farklı cinsel kimliklere yönelik şiddet ve vahşette ciddi anlamda pay sahibi olduğunuzu da bilin” desek, nasıl bir tepki verirler acaba?..

Cinsiyetçi küfürlere, “deşarj aracı”, “ağız alışkanlığı”, “refleks”, “Ama Can Yücel de küfür ederdi” gibi ahmakça bahaneler uydurmak da bu utangaç erkeklerin işi!..

Bu arada kadınlar için en özel gün olan 8 Mart’ta dahi galibiyeti “koymalı”, “geçirmeli” naralar atarak ve “etek giydirdik” gibisinden her tarafından zeka(!) ışıltısı fışkıran esprilerle kutlayan utangaç erkeklerin de hakkını yemeyelim!..

“Sahaya ineriz ananızı s.keriz”, “Hepiniz o.ospu çocuğusunuz”, “İ.ne federasyon o.ospu çocuğu hakemler” zaten utangaç erkeklerin en yüksek coşkuyla höykürdükleri tezahüratlar değil mi?..

Peki küfrün, tecavüz arzusunun dışa vurumu olduğunu ve tecavüzün normalleştirilmesine hizmet ettiğini söylesek, utangaç erkeklerin yüreği sızlar mı?.. Mahcubiyetleri biraz daha artar mı?.. Rızasız cinsellik, tecavüz anlamına gelmiyor mu?.. Ve bütün o küfürler rızasızca, zorla gerçekleştirilmek istenen cinsellik arzusunu dile getirmiyor mu?.. 

Spor karşılaşmalarını cinsellikle özdeşleştirip galibiyeti tecavüz etmekle eş değer görmenin ve bundan çılgınca haz almanın da utangaç erkeklerimize çok yakıştığını belirtmemiz lazım!.. 

Ve bir anı... Geçtiğimiz pazar günü (8 Mart), kadınların tacize uğramadan ulaşım haklarını kullanabilmeleri konusunda farkındalık oluşturmak üzere Boğaziçi Köprüsü’nü bisikletle geçiş etkinliği düzenlenmişti.

Sabah 10.00 civarında Lütfi Kırdar Kongre Merkezi önünde toplanmaya başlamıştık. Alanda etkinliğe katkı sunan Beşiktaş Belediyesinin bir aracı da vardı. Yüzlerce bisikletli bir araya gelmiş ve etkinliğin başlamasını beklerken birdenbire Beşiktaş Belediyesine ait araçtan yüksek sesle “Beşiktaş Marşı” çalınmaya başladı. Ne marş ama... İçinde birkaç kez “ölmeye geldik” lafı geçen bu marşı arka arkaya defalarca dinlemek zorunda kaldık. Kadınların en özel gününde düzenlenen bu önemli ve anlamlı bisiklet etkinliği öncesinde, sözleri beyni bulanmış bir fanatik tarafından yazıldığı izlenimi veren bir marşı üst üste dinleterek insanlara eziyet etmenin mantığını çözemedik elbette. Herhalde orada toplanan insanlar arasında bu “muhteşem” marştan etkilenerek Beşiktaş taraftarlığını tercih edebilecek kişiler olabileceğini düşünmüştü bazı dangalaklar. 

Her şey bir yana, spor karşılaşmasına taraftarlar ne diye ölmek için gitsin ki?.. Ölmek için gidildiyse demek ki orada bir çatışma durumu söz konusu. Öyle ya, hiç kimse durup dururken ölmez. Çatışmanın olduğu yerde ise kimin kimi öldüreceği hiç belli olmaz. Yani sadece ölmek için değil, öldürmek için de gidilmiş olabilir. Sonuçta tutulan takım için ölmenin ve öldürmenin olağanlaştırılması algısına hizmet eden hastalıklı bir marş. 

Sporun içine ölümü sokmaya ne kadar hevesliyiz.

8 Mart’ta dahi şiddet seviciliği yapmaktan, ölümü kutsamaktan uzak durul(a)mayan bir memlekette eril zorbalık elbette fütursuzca icraatlarını(!) sürdürecektir... 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...