Algı ve hakikat
Fotoğraf: Envato
Geçen hafta sosyal medyada mavi elbise meselesi epey tartışıldı. Haberi olmayanlara bir parça açıklayalım. Aynı fotoğrafa bakan farklı kişiler aynı fotoğrafı üç farklı renklerde görüyorlardı. Mavi-siyah, gri-açık mavi ve altın-gri renklerde görünüyordu. Bunun üzerinden bir ‘algı’ ve ‘gerçek’ tartışması sürdü.
Algı nedir ki gerçekliği ne ola diye düşünmüşüzdür. “Duyduğuma değil, gördüğüme inanırım” denir. Yukarıda da gördük ki görünenlerin ‘gerçek’ olduğu doğru ama bu o kişinin ‘gerçeği’dir. Meselenin kurcalanacağı yer ise gerçeğin doğruluğudur. Bu doğruluksa kişinin öznel gerçekliği değil ‘haki-ki’liğidir.
Yukarıda bahsedilen algı, ışık ve renk ilişkisinin insan beynindeki çözümüdür. Hakim ışık altında renk ısısının nesnenin/objenin yansımasıdır. Buradaki gerçek; gördüğümüz renktir. Ne renk görüyorsak o renk gerçektir. Doğruluğuysa, doğada renk olmadığı, nesneler arasındaki farkı algılamamız için ışığın nesnelere yansıyışıyla beyin dalga boyları ve renk ısısıyla renkli görmemize neden olmasıdır.
Herkesin anlayabileceği örnekle; bir tünelden geçerken araçların renklerine dikkat ediniz. Üzerinde taksi yazan beyaz arabaları, (Halbuki taksiler sarıdır diye içimizden geçiririz) koyu gri ve siyah görünen arabaları izleyin. Tünelden çıktığınızda beyaz olarak gördüğünüz üzerinde taksi yazan aracın sarı; koyu gri veya siyah görünenlerin kırmızı, yeşil veya mavi renkte olduğunu göreceksiniz. Yani tünelde gerçek renk beyazken, tünel dışında sarı olacaktır. Neden? Çünkü tüneller sarı ışıkla aydınlatılmaktadır. Yani hakim ışık sarıdır. Renk ısısı bakımından düşük Kelvinlidir. (Kelvin, renk ısısının ölçü birimidir.) Kontrastlık ve sis ortamında görüş olanağı sağlaması için sarı ışık kullanılır. İnsan beyni farkında olalım ya da olmayalım ışıkla uğraşır durur, belli bir Kelvin farkında sarı ya da maviye doğru gider. Bu durumda objelerin farklı görünmelerini sağlar. Gün batımındaki sarı-kırmızılık gibi.
Sonuç olarak hakikat; doğada renk yoktur. Işık renk varmış gibi beynimizin nesneler arasındaki farkı algılamamızı sağlar. Bu ilüzyonluk durum bilimin sayesinde aydınlanmıştır. Galileo’yu düşünün, dünya dönüyor dediğinde başına gelenleri…
Yazı-ses ve görüntü; algı oluşmasında/oluşturulmasında insanlığın gerçek ve hakikat arasındaki ilişkisidir. Bu durum toplum mühendisliği olarak algı yönetimi konusunda insanları yönlendirmekte kullanılmaktadır. Siyaset, sanat ve kültür dünyası yazı-ses ve görüntünün olanaklarıyla insanların gerçeklik algılarının amaçları doğrultusunda kullanılmalarına yol açmıştır.
Yazıda inandırıcılık, seste retorik dil, görüntüde ikna yollarını hayata geçirerek topluma şekil vermek, sahte bir gerçeklik yaratmak toplumu şekillendirmenin yoludur.
Şimdi aşağıda dizdiğim ‘nedenlere’ cevap verirken bir düşünün. İktidarlar neden her alana sahip olmak isterler? Hep algı operasyonlarından bahsederler. Kendi inanmadıklarına halkı inandırmaya çalışırlar. Nükleer santrallerin zararlarını bildikleri halde mutfak tüpüyle bir tutarlar. Havuz medyaları oluşturup muhalif medyayı yok etmeye çalışırlar. Ya da cumhurun başı olduğu halde, bir parti başkanı gibi hareket eden algı yaratma ustası; bir gecede Esad’ı Eset yapar ve yandaş medyası bu dil oyununa sarılır. Neden Umre’ye gidip beyaz örtü (ehram) giyerek arınma görüntüleri verirken, kol saatlerini unuturlar? Benzer soruları uzatabiliriz.
Bir düşünün neden?
- Çöp konteynerlerini hazır tutalım… 05 Nisan 2024 04:30
- Bir sabahın üç kapısı var göğe 29 Mart 2024 04:15
- Türkiye vatandaşlığına kabul edilmeyen fotoğrafçı Othmar Pferschy’nin dramı 01 Mart 2024 04:20
- Emirgan Sanat Evinden kültür merkezlerine… 16 Şubat 2024 04:20
- ‘Adalet-sizlik’ 02 Şubat 2024 04:13
- ‘Öyle bir yere geldik ki… hiçbir sokağın adı yok’ 19 Ocak 2024 04:11
- Yeni yıla başladık 12 Ocak 2024 04:36
- Ruh ve beden üzerine … 22 Aralık 2023 04:12
- Hatırla... 01 Aralık 2023 04:13
- Sözlerin izlerinden cennetin güzelliklerine… 24 Kasım 2023 04:10
- Ölümsüz bir çocuk: Hanzala! 03 Kasım 2023 04:00
- Hangi demokrasi, nasıl bir cumhuriyet? 27 Ekim 2023 04:00