İdam cezasına hayır
Fotoğraf: Envato
Özgecan’ın hunharca öldürülmesinin ardından, daha önceki böylesi vahşi cinayetlerde de gördüğümüz gibi idam cezası geri gelsin, katil hadım edilsin vb. talepler dile getirilmeye başlandı.
Bu talepleri dile getirenlerden bazıları, devletin ve sistemin bir baskı aracı olarak zaten her zaman idamı, işkenceyi savunan faşist cenah idi. Onlardan beklenir.
Fakat, kendini solcu, devrimci, ilerici, demokrat vb. sıfatlarla tanımlayan ve bazı olaylarda bu kimliklerine uygun davranan pek çok kişi de idam cezasını savunmaya başladı. Bunlardan bazıları ise idam cezası geri gelirse yine bizim gibi devrimcileri, solcuları asarlar diye şerh koydu. Yani, devrimciler asılmazsa tecavüzcüler, katiller asılabilirdi. Yani, bu arkadaşlar örneğin iktidar olduklarında idam cezasını uygulayacaklardı. İdam cezası sadece kendilerine uygulandığında karşı çıkıyorlardı.
Yine, ilerici, devrimci, demokrat bildiğimiz bazı arkadaşlar ise Özgecan’ın katiline avukat verilmemesini savundular.
Hatta, içlerinde bir taraftan IŞİD vb. örgütleri lanetlerken, onların uyguladığı kısasa kısas hukuku savunanlar da vardı.
Oysa, idam cezasına, işkenceye karşı olmak, adil yargılanma hakkını savunmak bir hukuk felsefesi gereğidir. İdam cezası, işkence bazı kişilere uygulanabilir sadece devrimcilere uygulanamaz ya da uygulanmasın denemez bu felsefede. Adil yargılanma hakkı herkes içindir. Adil yargılama yapmaz, en ağır suçu işlemiş ve suçu neredeyse sabit olan biri için dahi adil yargılama hakkını savunmazsanız, sözde adaletten bahsederken pratikte linç uygulamasını savunursanız insanlığın gelmiş geçmiş en ileri yönetim biçimi olan halk demokrasisi ve sosyalizmi savunamazsınız.
En doğru sözleri Özgecan’ın kız kardeşi söyledi. Soruna bir sistem sorunu olarak bakıyordu. Sistemin katiller, hırsızlar, tecavüzcüler ürettiğini görüyordu. Kardeşi ile Özgecan ile bu durumu değiştirmek için mücadele ettiklerini anlatıyordu televizyonda. Özgecan onun için psikolog olmak istemişti. Okullarda diğer bütün şeylerden önce “Sevgiyi öğretsinler, insanlığı öğretsinler” diyordu. “Hepsini bir arada yapamıyorlarsa, bıraksınlar diğer şeyleri öğretmeyi, sadece sevgiyi, insanlığı öğretsinler yeter” diyordu.
Yaşar Kemal’in “O güzel insanlar o güzel atlarına binip gittiler” dediği gibi, uzun zamandır kapitalist bencillik ve güçlü olan kazanır felsefesi ile yetişen kuşaklar ülkeyi bu hale getirdiler. Bütün din ve ahlak öğütlerine ve söylemlerine rağmen AKP iktidarı bu felsefenin en radikal savunucusu ve uygulayıcısıdır. Artık insanlar dünya uygarlığının yok olduğu felaket filmlerindeki gibi. Sürüler halinde kontrol edilemez saldırganlar olarak yaşıyor, dolaşıyor. Herkes kendi ihtiyaçları için her şeyi yapabileceğini düşünüyor, savunuyor. Çalabileceğini, öldürebileceğini, tecavüz edebileceğini, dövebileceğini, işkence edebileceğini açık ya da gizli savunuyor.
Bu durumdan tek kurtuluş, işçi sınıfı ideolojisine sarılmaktır. Paylaşma, dayanışma, insanlık kültürünün en yüce değerlerini savunma, insanlığın erdemlerini yaşatma, “güzel insanları” geri getirme, “Ya hep beraber ya hiç birimiz” diyebilme; bu ideolojiye uygun bir hukuk ve yönetim sistemini savunma; Özgecan’ın kız kardeşinin söylediği gibi “sevgiyi ve insanlığı” egemen kılma...
Çare budur.
İdam değil.
- Şaşkın ördek 23 Nisan 2024 04:32
- Barış ne zaman gelecek? 16 Nisan 2024 04:47
- Sosyalistlerin seçim çalışması nasıl olmalıdır? 09 Nisan 2024 04:42
- Seçim dersleri 02 Nisan 2024 04:47
- Moskova katliamı 26 Mart 2024 05:38
- Büyük Birader bizi gözetliyor 19 Mart 2024 04:39
- Küçülemeyen devlet 12 Mart 2024 04:52
- Etkisiz hale getirmek 05 Mart 2024 04:48
- Her şey rant için 27 Şubat 2024 08:49
- Hem yasa koyucu hem yürütücü hem de hakim 20 Şubat 2024 04:48
- İşkenceyi ve işkenceciyi aklamak 13 Şubat 2024 04:40
- Böyle demokrasi olmaz 06 Şubat 2024 04:46