17 Ocak 2015 01:00

Cizre ve çözüm süreci nereye?

Cizre ve çözüm süreci nereye?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aslında, Kürt Özgürlük Hareketinin ve Kürt halkının arzusu ve çabasıyla sürdürülen, Türkiye’nin emek, barış ve demokrasi güçlerinin desteklediği, ancak AKP Hükümetinin “çatışmasızlık” durumunu tepe tepe kullandığı bir süreçtir yaşadığımız.
Kürt halkı ve Kürt hareketi, barış ve eşit haklara dayalı demokratik çözüm için tüm benliğiyle bir çaba ve yönelim içine girmiş olmasına ve Türkiye’nin işçi ve emekçileri, ezilen ve sömürülen tüm halkları da bu tutumu destekliyor olmasına rağmen, sürecin kalıcı hale getirilmesini sağlayacak, köklü, kalıcı bir çözüm için ilerleme sağlanamıyor. Ne yazık ki, milyonlarca Kürt hâlâ başta ana dilinde eğitim hakkı olmak üzere bir halk olarak tüm haklarından yoksundur. Ulusların tam hak eşitliği kriteri Kürtler için işlememektedir.
Hükümetin, makyaj bile denemeyecek bazı işler yapmakla sınırlı tuttuğu, ancak hegemonya kurarak, Kürt direnişini bitirmeyi esas aldığı bir “barış, müzakere ve çözüm” süreci içindeyiz.
Elbette, “çatışmasızlık süreci”nin devam etmesi hepimizin arzusu.
Barış ve demokratik çözüm isteyen her kes, her toplumsal kesim “çatışmasızlık süreci”nin devamını istemektedir.
Silahların yeniden patlaması, çatışmaların sürmesi, asker ve gerilla cenazelerinin gelmesini istemek aklı selim, vicdan ve sorumluluk sahibi hiç kimsenin arzulayacağı bir şey olamaz.
Halklar barış, eşitlik, demokrasi ve kardeşlik istiyor.
Kürtler ve halklar bunu ısrarla, her gün, her an bir biçimde ortaya koyuyor, sergiliyorlar.
Ancak AKP Hükümeti baskı, şiddet, inkar ve asimilasyon politikalarında ısrar ediyor.
Şiddet dinmek bilmiyor. Çözüm için adım atılamıyor ve barışı kalıcı hale getirecek demokratik hakların karşılanması süreci işletilmiyor.
Son aylarda yaşananlar gidişata daha da vahim bir sürece doğru sürüklemektedir.
Zira, Kürtlere yönelik şiddet politikası, yeniden ‘90’lı yılları hatırlatıyor.
O zaman “Beyaz Torosların yaptığını, şimdi Cizre’de plakasız Akrepler yapıyor” sözleri boşuna değil. Çiller-Ağar dönemi hatırlatılıyor. Dönemin JİTEM’inin, Hizbul-kontra’sının yaptıklarının, bu gün AKP’nin himaye ettiği ve etmek istediği yeni kontra güçler üzerinden yapıldığını gösteren veriler sunuluyor.
Hükümet, yeniden savaş hali yaratmak ve bunu sürdürme tutumu sergiliyor.
Bölge’de, yeni “araçlar” yeni “dayanaklar”, çeşitli HÜDA PAR gibi enstrümanların devreye sokulması da AKP’nin ve egemenlerin Kürt özgürlük hareketini bastırma hesabının sonucundan başka bir şey değil.
“İç güvenlik paketi” adı altında TBMM’nin gündemine getirilen ve bir bölümü komisyonlarda onaylanan yasalar da bu tehlikeli gidişi destekliyor.
Evet, PKK çatışmıyor. Ama Hükümet şiddeti ve silahı bir yönetme tarzı olarak daha etkili kullanmak üzere her şeyi yapıyor. Kışkırtıyor ve savaşı körüklüyor. Olup biten bunu gösteriyor.
AKP Hükümeti, “Kürt halkı sussun, yerinde otursun, bizim elimize baksın” istiyor. “Biz neyi uygun görürsek, hangi kırıntıları verirsek onunla yetinsin” demeye getiriyor. “Adım atılsın, talepler karşılansın” denmesinden hiç hoşlanmıyor. En küçük demokratik hak arayışında bile savaş hali uyguluyor.
Ve, her gün insanlar öldürülüyor.
Çocuklar katlediliyor.
On günde 5 kişinin katledildiği Cizre’de bir çocuk daha katledildi.
Sokakta, yaşıtlarıyla oyun oynayan 12 yaşındaki Nihat Kazanhan Hükümetin ısrarla sürdürdüğü bu şiddet politikasının kurbanı oldu.
Ancak, günlerdir bir savaş hali içindeki Cizre’de ne olup bittiğinin anlaşılmaması için anlaşılmaz bir dil, üslup ve izahatla karşı karşıya kalıyoruz.
“Provokasyon” diyerek işin içinden sıyrılacağını, “paralel”i sorumlu kılabileceğini sanan bir hükümet var.
Yine, “Bir bilinmez el, provokasyon” tarifi yapan bir bölüm demokratik güçlerin izahı ise, tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor. Kürt hareketinin bir bölüm temsilcileri de beyanlarında böyle belirsiz ifadeler kullanmaktadırlar.
Oysa, Cizre’de olup biten bir Hükümet organizasyonudur. Ve, AKP becerebilirse, boşa çıkarılamazsa, bu tutumunu başka yerlere de yayacaktır.
Zira AKP Hükümeti, Kürtlerin ve Kürdistan’ın sürekli olarak savaş ve şiddetle anılmasını istiyor. Kürtler ve demokratikleşme sözcüklerinin yan yana gelmesini istememektedir. Birkaç yıldan bu yana yaşanan ortamın devamının hem Kürtler ve tüm demokrasi güçleri için güç toplama dönemi olduğunu görüyor ve seçime gittiğimiz bir dönemde bunu bozmak için savaş ve şiddet politikasında ısrar ediyor.
 Ancak Kürt halkı, emek, barış ve demokrasi güçleri bu planı bozacak bir tutum ve mücadelede kararlı görünüyor. Direnen halklar, işçi ve emekçiler mutlaka başaracaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...