16 Ocak 2015 01:00

İslamofobi mi dediniz...

İslamofobi mi  dediniz...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye’deki Almanya algısı PEGIDA eylemlerinden ötürü şu günlerde daha çok “İslamofobi’nin yükseldiği ülke”den ibaret. Çünkü kendisine “Batının İslamlaştırılmasına Karşı Avrupalı Yurtseverler” adını veren bu hareketin görünürdeki varlık nedeni “İslam’ın yayılması” ya da “İslam adına işlenen terör” olarak görünüyor.

Hal böyle olunca kendisini “İslam’ın koruyucusu” ilan eden ülkeler, hareketler, örgütler ve liderler bu durumu basit bir şekilde “İslamofobi” diye tanımlayarak tepki gösteriyorlar.
Olup bitenler kaba görüntüsü bir tarafta İslam’a karşı çıkanlar, diğer tarafta İslam’ı savunanlardan ibarettir.

Peki gerçek öyle mi?

PEGIDA eylemlerine katılanlar hakkında Dresden Teknik Üniversitesi Anayasa ve Demokrasi Araştırmaları Merkezi (ZVD) tarafından önceki gün açıklanan değerli bir araştırma, bu hareketin kaynağında İslam düşmanlığından çok “izlenen politikalardan rahatsızlığın” olduğunu somut olarak ortaya konuyor.

Prof. Dr. Hans Vorlaender öncülüğünde kurulan bir grup tarafından, PEGIDA eylemcileri arasına girilerek yapılan anketler üzerinden ortaya çıkan sonuçlara göre, Dresden’deki eylemlere katılanların yüzde 5’i “Dinsel ve ideolojik şiddete tepki”den, yüzde 54’ü “mevcut politikadan rahatsızlık”tan ötürü eylemlere katıldığını söylüyor.

Bu veriyi destekleyen başka bir sonuç daha bulunuyor. O da eylemlere katılanların yüzde 62’sinin hiç bir partiyle bağlantısının olmaması... Bu demektir ki, mevcut partilerle bağı bulunmayan azımsanmayacak bir kitle, ırkçı grupların yönlendirmesiyle kendisine yeni bir “siyasi temsilci” arayışı içerisinde.

Araştırma’da PEGIDA eylemlerinin temelindeki “dinsel tepki”yi ölçme konusunda başka bir veri daha bulunuyor. Eylemlere katılanların yüzde 73’ü hiç bir mezhebe ait olmadığını söylerken, yüzde 21’i Protestan, yüzde 4’ü Katolik ve yüzde 2’si de ‘diğer” diyor. Dolayısıyla ortada “İslam’a karşı Hıristiyan-Batı değerlerini” savunma diye bir tepkiden söz etmek oldukça zor. Çünkü, eylemcilerin kendisi Hıristiyan-Batı değerlerine göre yaşamıyor.

Araştırmanın ortaya çıkardığı bir diğer önemli nokta, katılanların önemli bir bölümünü erkekler ve orta sınıf mensupları. Bu da son yıllarda ırkçı görüşlerin Almanya’da artık sadece azınlık bir grup tarafından savunulmadığı, bu anlayışın orta sınıflara kadar ilerlediğini net bir şekilde gösteriyor.
Veriler, Almanya’da ortaya çıkan PEGIDA hareketinin özünde Türkiye basını tarafından yansıtıldığı gibi “İslamofobik” bir hareketten çok, ırkçı temelleri söz konusu olan, İslam düşmanlığını ırkçı görüşlerini daha geniş kesimlere ulaştırmak için kullandığını gösteriyor.
Bu elbette yeni bir durum değildir.

Uzunca sayılabilecek bir süredir, Avrupa’daki klasik ırkçı parti ve hareketler, toplum içerisinde daha etkili olabilmek için strateji değişikliğine giderek İslam’ı, cami karşıtlığını etkili şekilde kullanıyorlar ve bu pek çok ülkede de azımsanmayacak düzeyde siyasi bir güce dönüşmüştür.

Irkçıların İslam düşmanlığını bu denli etkili kullanmasında elbette İslam adına işlenen şiddet, yapılan katliamlar ve kıyımlar, İslam ülkelerindeki totaliter rejimler ve temel hak ve özgürlüklere yönelik saldırılar önemli bir rol oynamaktadır.

Yani; İslam adına yapılan saldırıların, cinayetlerin sayısı arttıkça, İslam düşmanlığı üzerinden ırkçılık yaparak toplum içerisinde etkili olma da o denli artıyor.

Dolayısıyla, İslam adına işlenen cinayetlere en net ve kesin tavrı yine İslam adına hareket ettiğini ileri sürenler tarafından gösterilmelidir. Bu yapılmadığı taktirde ırkçıların İslam’ı kendi görüşlerine kalkan yapması, geniş kitleler arasında destek görmesin daha fazla “haklılık” kazanıyor.

Başbakan Davutoğlu’nun Frankfurter Allgemeine Zeitung’a verdiği demeçte IŞİD ile PEGİDA’yı aynı kefeye koyması, ikisinin de Orta Çağ mantalitesine sahip olduğunu söylemesi, açıktır ki IŞİD tarafından işlenen cinayetleri hafifletmeye yönelik bir tutumdur. PEGIDA’yı yereyim derken IŞİD’in cinayetlerini, barbarlığını yumuşatma politikası izleniyor.

İşte; Avrupa’da İslam’ı kendisine kalkan edinerek güç toplayan ırkçı hareketler asıl cinayetlere açık tutum almayan bu yaklaşım üzerinden büyüyorlar. Meseleyi Hıristiyan-Müslüman ikilemine sokarak, “İslamofobi”ye indirgeyenler de ırkçıların güçlenmesini kendilerinin güçlenmesine vesile olarak kullanıyorlar.

Bu nedenle, günümüzde ırkçılıkla mücadele aynı zamanda İslam adına yapılan cinayetlere, barbarlıklara, her türden insanlık dışı uygulamalara karşı mücadeleyle birlikte götürülmelidir. Bu birliktelik yapılamadığı taktirde her iki gerici kesimden birisinin yedeğine düşme tehlikesi her zaman bulunmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...