07 Ocak 2015 00:58

Kariyer değil hava al

Kariyer değil hava al

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Nil Karaibrahimgil’in bir kadın pedinin reklamında söylediği “Çocuk da yaparım kariyer de” şarkısının üzerinden epey geçti. Üzerine bir kurbağanın yerleştirildiği, alttan hafif bir ateşle ısıtılan sacın tahammül edilemez, kavurucu bir sıcaklığa ulaşması için oldukça uzun bir süre bu. Kurbağanın sıcaklığa yavaş yavaş alışıp kavrulmaya sessizce katlanabilmesi için çok beklenmiş sayılabilir. Şarkının ilk terennüm edildiği zaman henüz hükümetin çiçeği burnunda zamanlarıydı. Sac altından ufak ufak ısıtılmaya başlanmışken, tam o zamanlar “Kalamam hayatın köşesinde/ o zaman neşesi neresinde/ koysalar önüme bariyerde/ çocuk da yaparım kariyer de…” diyen genç şarkıcının sesi epey serinletici gelmişti doğrusu. Demek gidişat iyi olabilirdi.

Tarihi giderek geriye saran Türkiye’nin hal ve durumundan bakınca dünyada bir dönemin sonunu simgeleyen söylem ve imajlar buralarda hâlâ kıymetli bir yeni olabiliyor. Kariyer planlarını önceleyen ama çocuk da yapmak isteyen kadınların artık maddiyatçılık, doyumsuzluk ve hırslı olmakla eleştirilmeye başlandığı bir tarihti bu dünyada. Ve bu eleştirinin nedeni tamamen duygusaldı! Çünkü kadınlar epeydir bakım emeğinin toplumsallaşması için mücadele ettikleri yerlerde aynı zamanda bireyselleşme kavgası da vermişler, özellikle orta sınıf kadınlar mesleklerinde yükselmelerini engelleyen cam tavanları delmekle meşgul olmuşlardı. Doğrusu kadın cinsi çok şey kazanmıştı bu mücadele sırasında ve sayesinde. Çocuklar kreşte, anne kariyerde, babaya da öyle çok ihtiyaç yoktu. Ama bunun bir hayli masraflı olduğu tahmin edilebilir. Çocuğun doğumundan itibaren kadını önceleyen sosyal desteklerin kurumlaşmasını, iş güvencesinin ve yasal düzenlemelerin olmasını gerektirir. Devletler de talepkar kadın kitlelerinin önünde bu masrafı veya bedeli birkaç on yıl ödemeye seve seve razı oldular. Çünkü zamanın cazgır kadınlarının pek öyle kolay durulacağı yoktu.
Sonra sosyal politikaların tasfiye zamanı geldi. Bakım yükü giderek kadının omuzuna yüklendi. Bu, kadının artık eve dönmeye hazırlanması anlamına geliyordu ama bireyselliğini kamusal hayatta yaşama biçiminden vazgeçmek istemeyen kadının açtığı kartta  “Tamam hem çocuk hem de kariyer” yazıyordu. Bu da bir tür uzlaşma ve yenilgiydi aslında. Ama işte bu yenilgi sonrasının Avrupai tarzı bizde bir reklam cangılı eşliğinde iç rahatlatan bir ütopyadan mümtaz bir kesit gibi algılanabilmişti. Çünkü buranın kadınları zaten ne kariyer üstüne kariyer basıyorlardı ne de bakım emeği konusunda avantajlıydılar. Hiç olmamışlardı ki zaten. Kariyer ha! Çocuk da bonusu… Kimse onlara hırslı, maddiyatçı ve tamahkar demeden hem aile işlerini hem işi kıvıracaklarsa sorun yok; zaten öyle yapmıyorlar mıydı.  

Daha henüz “Kadının en büyük kariyeri anneliktir” diyen bakanlar, “Hamile kadın sokağa çıkmasın, karanlıkta beyi onu arabayla hava aldırmaya çıkarsın” buyuran başka bakanlar, “Kadın kahkaha atmasın” diye fetvalayan Arınçlar, “Her kürtaj bir Uludere’dir” diyen Başbakanlar er meydanına çıkmamışlardı daha ama bu yönde ciddi bir potansiyelin olduğu da belliydi. Dedik ya sacın altı daha yeni yakılmıştı. Bugün gelinen noktada ise bu yetkili adam güruhu kadın bireyselliğini, kimliğini ve bedenini denetlemek bakımından AB politikaları doğrultusunda çağı yakalamış durumdalar. Buradakiler biraz daha dindar ve kaba sadece. Eh o kadar olacak, burası Türkiye.

Kadınların kamusal hayattaki yerlerini onların bedensel fonksiyonlarını denetleyerek belirleme çabası yani biyopolitika, kapitalizmin güncel iktisadi ve toplumsal çıkarlarına ama daha çok da kadınların bu çıkarlara karşı kendilerini nasıl mevzilendirdiğine bağlı olarak içerikleniyor. Şimdilerde her yerde kadına evin yolunu gösterme zamanı. Türkiye’de ise vur denince öldürülür… Evde üç çocuk, koca şiddeti, kariyeri geçtik iş de yok, “Kalamam hayatın köşesinde/ O zaman neşesi neresinde”, olan bitene de ağız dolusu bir kahkaha dersen… hadi canım sende; Akşam beyinle sokağa çıkıp şöyle bir hava alırsın geçer! Aman yüzünü kimse görmesin; fakat kız mısın kadın mısın belli olsun!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...