24 Aralık 2014 01:00

Reçete dışı antidepresan: Sanat

Reçete dışı antidepresan: Sanat

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir yaşam hiçbir şeydir ama hiçbir şey de bir yaşam değildir” cümlesini ilk okuduğumda, tıp fakültesinde ders kitabımın ilk sayfasına yazmıştım yıllar öncesinde. Bu her birimiz için söylenebilir olsa da kimi yaşamlar daha bir anlam katar bu söze. Tek bir yaşama çoğul öyküler sığdıran öyle çok insan var ki!
 Misal, bir biyografiden aldığım şu sözlerin her birisi ayrı bir derinlik taşıyor:
“Çocukluğunda tahta bacak Frida derlerdi ona.”
“Doğuştan hastalığı ömür boyu peşini bırakmayacak, üstelik bir bacağı diğerine göre oldukça ince kalacaktır”
 “Tıp fakültesini bitiremeden ciddi sağlık sorunları nedeni ile ayrılmak zorunda kalır ve uzun yıllar yatağa bağlı yaşar.”
“Geçirdiği trafik kazasında bir demir çubuk bedenini delip geçtiğinde henüz 25 yaşındadır.”
“Üç kere hamile kaldı ama hepsi düşükle sonuçlandı.”
Şimdi dönüp deneyimlerimiz üzerinden bir soru oluşturalım birlikte. ‘Böyle bir öyküden nasıl bir insan tahayyül edebiliriz?’ Soru yanılacağımız hissini verdi muhtemelen. Evet, yanıldık. Yaşama ve aşka sıkı sıkıya bağlı bir kadındır anlatacağım; Frida Kahlo. Yaşama azmini sanattan alan Frida’yı tablolarında Meksika’nın capcanlı renkleri ile yerlere kadar inen elbiseler içinde görür ve hoşlanırız. “Sizden uzakta olduğum günlerde ve gecelerde varlığımı unutmayın diye size portrelerimi bırakıyorum...” demiş bir mektubunda.
  Oysa, otoportrelerindeki uzun etekleri biraz kaldırabilseydik eğer doğuştan bir hastalık olan spina bifidanın incelttiği bir bacağını “gizleme çabasını” görmüş olabilecektik. Spina bifida günümüzde de oldukça sık görülen, tanı aldığında tedavisi mümkün bir hastalık. Tanı konamadığında  ise “ana rahminde bebeğin omuriliğinin ve omurgasının bir kısmı iyi gelişemediğinden  doğduktan sonra bacaklara, idrar kesesine ve kalın barsaklara giden sinirlerin çalışmaması nedeni ile yaşam boyu sürecek kısmı bir felç dahi görülebiliyor” bu hastalıkta.
Spina bifida ile doğan bebeklerde omurilik sırttaki bir kese içindedir. Bu kese doğumdan sonra hemen kapatılmalıdır.  Ama 1907 doğumlu Frida Kahlo günümüz çocukları kadar şanslı değildi. Üstelik 25 yaşında geçirdiği trafik kazası sonrası nerede ise vücudunda kırılmamış kemik kalmamış ve tıp eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmıştı.
 Çocukluk ve gençlik dahil yaşamının farklı dönemlerinde uzun yıllarını yatakta hatta çelik korse içerisinde geçirir Frida. Bununla da kalmaz sağ bacağı kesilir. Hatta ileriki yıllarda ilk kişisel resim sergisine “yatağı taşınarak” katılabilecektir. Tıp fakültesinden ayrılmak zorunda kalmasına neden olan hastalıklarının bedensel ızdırabını ağrı kesiciler ile dindirmeye çalışsa da ruhunu sanatla dinginleştirmeyi dener.
Frida Kahlo her birimizin yaşamına ayna tutuyor. Ne çok çekiliyoruz hayatın kıyısına! En ufak bir hastalık, en basitinden bir ameliyat üretkenliğimizi, yaşam pınarlarımızı ne kadar da çabuk kurutuyor! Frida gibi sanatçılar bu bağlamda hastalıklarını sanatla yoğurarak en bildik ağrı kesici ve antidepresandan daha etkili bir yol olabileceğini gösteriyorlar bizlere.
Tüm azmine karşın özel hayatındaki düş kırıklıkları gün olup ağrı kesicilerin kifayetsizliğinde alkolle buluşturduğunda kendisini “Üzüntülerimi boğmak için içiyordum... Ama artık o lanet üzüntüler yüzme öğrendiler!..” demiştir. Evet, sanat üzüntüleri boğmak için yola koyulduğunda alkolden farklı olarak üzüntüler sanatın içinde yüzemiyorlar. Bir sanatçı duyarlılığı ile üzüntüler karşısında ürettiği resimler ve alkol sonrası o sözler son derece öğretici.
Komünist bir eş, üç düşük sonrası anne olamayış, çocukluktan ölüme yatağa bağımlı uzun periyotlar ve 47 yıllık kısa bir ömre sığdırılmış 140 tablo ve çok sayıda desen... Ve doğduğu günkü adıyla Magdelena Carmen Frieda Kahlo Calderon çok sayıda otoportresindeki bakışları ile hepimize sorular sormaya devam ediyor günümüzde de.
 Sağlıcakla kalın, sanatın uzağına düşmeyin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...