22 Aralık 2014 00:58

Memleketçe fıtratırken

Memleketçe  fıtratırken

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her Cuma günü sabahın kör saatinden akşam dizilerin başladığı saate kadar geçen zamanda aklınıza gelebilecek tüm programların ana konukları ilahiyatçılar. Sağlık sorunlarından konu komşu muhabbetlerine, çocuk yetiştirme problemlerinden kadın-erkek ilişkilerine, nasıl yemek pişirmek, nasıl giyinmek, ne kadar süslenmek gerektiğinden hukuki meselelere kadar aklınıza gelebilecek her türlü konunun “uzmanı” olarak konuşuyorlar da konuşuyorlar. Bazı programların meşhur ilahiyatçıları telefonların kilitlenmesine neden oluyor. Kadın programlarında sunucular “hızlı sor şekerim sorularını, daha sırada bekleyen çok kişi var” diye uyarıda bulunuyor, daha önce çok sorulmuş bir soru karşısında “ama kaç kere anlatsın size hocamız, niye anlamıyorsunuz” diye azar çekiveriyor. “Bu dünya üzerinde insan evladının asla anlayamayacağı, anlasa da değiştiremeyeceği şeyler vardır, o anlaşılmazı anlatmak bizim vazifemizdir” diye söze giriyor bu azarın ardından ilahiyatçı. Hem doktor, hem mühendis, hem psikolog, hem beslenme uzmanı, hem öğretmen, hem avukat, hem eczacı, hem uzay bilimci, hem şu hem bu olan bu ilahiyatçılar iktidarın açtığı yoldan, gösterdiği hedefe hiç durmadan ilerlemeye and içmişçesine anlatıyorlar da anlatıyorlar “anlaşılmaz olan” her şeyi. Her biri adeta bir Erdoğan!

Bu yeni “alem” içinde gündelik hayatı anlamlandırmak içinse hep aynı kavramlar dolanıyor dillerinde “halvet, haram, sevap, günah, sünnet, vacip, muhtelit”… Ama elbette “fıtrat”, birinciliği hiçbir kavrama bırakmadan her şeyi açıklamada kullanılan en revaçta kelime…

Geçen gün hastane sırasında beklerken karşılaştığım manzarayı anlatmak istiyorum size: Hamile bir genç kadına yanındaki orta yaşlarda bir kadın soruyor; “Normal mi sezaryen mi düşünüyorsun?” Şaşırarak bakıyor genç kadın “Sezaryen yasaklanmadı mı ki?” diyor. “Yoo” diye yanıtlıyor kadın, “Nerden çıkardın?” “E, Başbakan söyledi ya” diyor hamile olan. Annesi alıyor lafı; “Hem normal doğum yapmak sevaptır, normal olsun normal.” Başka bir kadın karışıyor lafa “Kim dedi sevaptır diye?”, “Geçen bilmem kim hoca bilmem ne programında söyledi” diye yanıtlıyor anne. Sonra hamileliğin son haftalarında hurma yemenin doğumu nasıl da kolaylaştırdığı, hangi duaların normal doğum sırasında okunacağı, eğer bebek ters duruyorsa iki rekat namazın ardından okunacak bir dua ile girilecek cinsel ilişkinin bebeğin normal doğum pozisyonuna gelmesini nasıl sağladığı anlatıldı tek tek. Hepsi, işte bu programlardaki ilahiyatçılardan öğrenilmişti. Akşama haberlerde Sağlık Bakanı tamamlamıştı kadınların lafını: “Sezaryen fıtrata aykırıdır” diyerek.  Memleketçe fıtrattığımızın nişanesi olarak yankılanıp durmuştu bu duyduklarım beynimde.

Kürtaj ve sezaryen gibi mevzuları tıbbi bir müdahalenin gereği değil politik bir tutumun sonucu olarak ortaya koyan, bir inanç ritüeli olarak belleten bu anlayış kadınların canlarıyla, yaşam haklarıyla oynuyor aslında. Bu zihniyet, kadın hareketinin müdahalesi ile kürtajı ve sezaryeni yasaklayamadı ama kürtaj yapan hekimlerin sorgulanması, mesleki denetime tabi tutulması, hastane soruşturmaları ile kadınların haklarının fiili olarak engellenmesini adım adım hayata geçirdi.

Bütün gündelik yaşam bu mantık üzerine kurulu artık. Hakkın yerini muktedirin sözü, aklın yerini fıtrat alıyor.
İnançların değil bilimin ve etiğin sözünün geçmesinin zaruri olduğu hayati alanların dinin önerileriyle düzenlemeye açılması, “anlaşılmazı anlatmak için seçilmişlerin” sultasının da dayanak noktası.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...