11 Aralık 2014 01:00

Hırsızlığın açıklaması

Hırsızlığın açıklaması

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Acaba yaptıkları hırsızlıkları çevrelerine ve kendilerine nasıl açıklıyorlar?
Hem bunu merak etmişimdir.
Küçük hırsızlar için bu basittir. Zaten öyle bir ortamda doğmuşlardır. Mahallelerindeki rol modeller, çocukluklarının kahramanları hep hırsızdır. Hırsızlık onlar için bir meslektir. Paçayı kaptırmadan ne kadar çok çalarlarsa o kadar iyi yaşarlar. Hatta, çevrelerine de paylaştırırlar çaldıklarını. Çok sıkıştırırsanız yaptığının kötü olduğu konusunda, zaten kendilerinin de gerçek hırsızlardan aldıklarını, zenginlerin o mal varlıklarını kendilerinden daha büyük hırsızlıklarla yaptıklarını söylerler. Fazla da itiraz edemezsiniz. Onlarla, hırsızlık ve ahlak; hırsızlık ve Allah korkusu; hırsızlık ve cennet-cehennem konularını konuşmazsınız. Gerek de yoktur belki. Onlar da bu konulara çok fazla kafa yormazlar. Belki bu konuları yaşları ilerledikçe düşünmeye başlayanlar bir gün tövbekar olur, cuma namazlarına gitmeye başlarlar, rakıyı düğünlerde, bayramlarda içerler ve günahlarından arındıklarını düşünürler.
Benim merak ettiğim bunlar değil.
Benim merak ettiğim, daha üç, beş yaşında iken Allah korkusu ile büyütülenler, bütün yaşamı boyunca yaşamlarını dini kurallara göre şekillendirenler, üstelik kendi düşünce, inanç ve yaşam biçimlerini herkese kabul ettirmeye çalışanlar, bunun siyasi mücadelesini verenler; çalmaya başlayınca durumu kendilerine ve çevrelerine nasıl açıklarlar?
Örneğin, her ihaleden aldıkları yüzde on komisyonu “Dava için topluyoruz”  diye mi açıklıyorlar? Bu paraları yasal olarak toplayıp saklayamadığımız için en güvendiğimiz liderimize, “imam”a veriyoruz mu diyorlar? Bu paralarla cami, yoksul çocukları okutmak için vakıf kuracağız mı diyorlar?
Olabilir. Böyle para toplayan çok lider oldu. Ölünce bu paraları çocukları paylaştı. “Dava” havasını aldı.
Peki, çocuklarına iş kurmalar, gemicikler almalar, yazlık-kışlık evler-villalar almayı nasıl açıklıyorlar? “Davamızın liderine yakışır, hakkıdır” mı diyorlar?
Yoksa, öyle bir ilişkiler silsilesi oluşuyor da liderlerine bu tür konuları soramıyorlar mı? Soranlar çevrelerinden uzaklaştırılıyor ve konuşurlarsa başlarına çok kötü şeyler gelir diye tehdit mi ediliyorlar?  Yoksa, bir süre sonra bu soruları soracaklar da ufak ufak hırsızlıktan pay almaya mı başlıyor? Peki, hırsızlığa ortak olmak onları rahatsız etmiyor mu? Bir gün gerektiğinde neyim var, neyim yoksa davaya vereceğim zaten, bunlar benim malım değil, zimmetimde diye mi kendilerini kandırıyorlar?
Çalmaya, hırsızlık malları paylaşmaya başlayınca, Allah ile ilişkileri nasıl oluyor? Kanuni’nin Ebu Suut Efendi’den fetva alması gibi, hırsız bir ulemadan fetva mı alıyorlar hırsızlıklarını inançlarına uydurmak için. Yoksa, para ve mal-mülk uğruna dinden, imandan mı çıkıyorlar?
Çevresindekilerin, liderlerinin hırsız olduğu pek çok kanıtla ortaya çıkınca nasıl düşünüyorlar? Bilmiyorduk, ona güvenmiştik, hesabını Allah’a versin mi diyorlar? Böylece kendi sorumluluklarından kurtulacaklarını mı düşünüyorlar?
Her seferinde dolandırıldıkları halde Jet Fadıl’a nasıl yine para veriyorlar?
Bunları bir türlü anlayamıyorum. Klişe açıklamalarla tatmin olmak mümkün değil. Gerçekten bu insanlar nasıl düşünüyor ve vicdanlarını nasıl rahatlatıyor?
İçlerinde dine, Allah’a inanmayanlar ve dinden para kazananlar var. Çok sayıda da var. Ama, hepsi böyle değil. Olamaz. Milyonlarca insan dine Allah’a inanmadan inanıyormuş gibi yapamaz. O halde, hem haram yemekten korkan ya da korkması gereken ama bir hırsızlık topluluğunun içinde yaşayan insanlar nasıl yaşıyor?
Sosyolojik inceleme gerektiren bir mesele.
Ben becerebilsem içlerine girip sosyolojik bir araştırma yapmak isterdim.
İnşallah biri yapar.
Yoksa meraktan gebereceğim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...