10 Aralık 2014 00:58

19. Yüzyıla dönmek

19. Yüzyıla dönmek

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İşçi sınıfı sendikal örgütlenmenin olanaklarının baskı yöntemleri ve yasal düzenlemeler sayesinde iyice daraldığı zamanlarda yaşıyor. Soma ve Ermenek katliamında da açığa çıktığı gibi, sınıf sadece örgütlenme koşulları bakımından değil çalışma ve yaşam koşulları bakımından da bir yüzyıl geriye sürülmüş durumda. Bu 19. yüzyıl sürgünlüğü bununla da kalmıyor doğal olarak, sınıfın düşünsel birikiminin de başlangıç noktasına, tarihin sil baştan yeniden yazılmaya zorlandığı koşullarına dönmesi için bir hayli çaba harcanıyor.

Uzun hafızasızlaştırma sürecinin sonuçları iki yüzyıllık birikimi hatırlayarak izlenecek yolu oldukça çetrefilleştirdi. Bu bakımdan işi hiç kolay değil.

Bütün dünyada da böyle ama Türkiye’de iki kat zahmetli bir süreç yaşandığı söylenebilir.  
AKP Hükümetinin Osmanlıcayı zorunlu dil dersi haline getirmek, Osmanlı mimarisi esaslarına uygun binalar inşa etmek, Sultan Abdülhamit’i ihya etmek vb. yollarla eski zamanlara ait unsurları “Miniatürk” tadında bir araya getirme çabasının sonuçları önemsenmeden üstünden geçilecek gibi değil. “Miniatürk” biçimindeki kolajlama zaman ve mekan algısını deforme etti ister istemez.  

Ama iyi yanından bakalım. Bütün bu kötürümleştirici etkilere rağmen sınıfın yaşamaya zorlandığı 19. yüzyıl dekoru ister istemez hafızayı uyarıyor.

Bu yüzyıl sınıf çelişkilerinin keskinleştiği ve toplumsal dönüşümün son derece çatışmalı bir seyirle ortaya çıktığı yüzyıldı. 19. yüzyıl işçi sınıfının tarihinde önemli bir eşiktir.

Neden mi?

Sınıf bu yüzyılda kendisi ve kendi hareketi üzerine düşünmeyi öğrenmişti her  şeyden önce. Düşüncesinin yönelimini ve içeriğini önemli ölçüde etkileyen başka sınıfların dünya görüşlerinden arınarak yapmıştı bunu.1848 devrimlerinde ilk kez bağımsız bir sınıf olarak ortaya çıktığında manifestosunu yazmış, ütopik sosyalizm ile hesaplaşmış, 1871 Paris Komünü’nden az önce felsefeyi sefaletinden kurtararak Proudhoncu anarşizmin defterini dürmüş ve nihayet yirminci yüzyılın başında politik bir programın sahibi olarak büyük Ekim Devrimi’ni gerçekleştirmişti.

Belki de 19. yüzyıldan öğrenilmesi gereken en önemli şey sınıfın kendisini ve hareketini düşünme biçimini, açıkça karşısında yer alan sınıfın üzerine kabus gibi çöken anakronik hamleleriyle mücadele ederek yoluna devam etmesi gerektiği. Ama bundan ibaret değil; 19. yüzyıl seyahat acentelerinin arasında işçi sınıfının sözde dostları da var. Onu tekelci kapitalizminin yenilmezliğine ve burjuva devlet cihazının yıkılamazlığına inandırmaya çalışan bir tür yeni revizyonizm bu; Proudhon anarşizminin hayaleti olarak dolaşıyor bu acenteler.

Madem sınıf hem maddi koşulları itibarıyla hem de düşünsel olarak bir 19. yüzyıl sürgünü muamelesi görüyor. Yapılacak şey de belli o zaman: Sürgünü cennete çevirmek ve o yüzyıldan bu yana birikenlerden öğrenmek. Sonuçta yaratılan illüzyona rağmen yaşanan bir tarih var ve Miniatürk düzenlemelerin bu tarihi yok hükmüne indirgemesi mümkün değil. 19. yüzyıl işçi sınıfına kendi  hareketini düşünmenin yöntemine dair bir rehberi miras bırakarak geçip gitmişken bir de.

Marx ve Engels’in yazdıkları dönemin sorunlarını ve işçi sınıfı hareketini anlamanın tarihsel birer belgesi değil sadece. Aynı zamanda bütün zamanlar için geçerli bir eylem kılavuzu ve düşünme metodu ve hâlâ güncel. 2011’den bu yana dünyayı sarsan halk hareketlerini ve işçi sınıfı mücadelelerini düşünebilmek, bunlardan sonuçlar çıkarmak, aralarında bağlar kurarak ilerleyebilmek için bu külliyatın rehberliği son derece önemli.

Emekçiler için, vaktiyle atalarının önünde beliren yine aynı seçenek var. Dünyayı değiştirmek için mücadele ederken aynı zamanda fikrini sistemleştirmesini engelleyen bütün arkaik ve vaktiyle çöp sepetine atılmışken şimdi yeniden dirilen fikir kalıntılarıyla mücadele etmek.

Sınıfın 19. yüzyıl sürgünlüğüne zorlanmasının tarihi sil baştan yeniden yazmak gibi bir zorluğu olduğu açık. Ama geleceğe dair bir öngörünün oluştuğu saf bir tarihsel eşikte bulunuyor olmak gibi bir hayrı da yok değil. Tarihin o bölgesi devrimci ve aydınlık bir zemindi. İşçi sınıfının damgasını vuracağı 20. yüzyıl da orada müjdelenmişti. Bu, bu kadar açıkken sürgünden bir cehennem değil işçi sınıfının yurdunun doğacağına dair iyimser olmak için çok neden var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...