08 Aralık 2014 01:00

Canımız itibarınıza feda olsun öyle mi?

Canımız itibarınıza feda olsun öyle mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Maliyeti, bizzat hükümet sözcüleri tarafından  1,3 milyar TL olarak açıklandı.
Müştemilatıydı, dekoruydu, mobilyasıydı derken öğrendik ki... Ak Saray’ın maliyeti 5 milyar lirayı aşıyor.
Bu öyle az buz bir para değil.
Hükümet, gelir elde edebilmek için vergi borçlarını yapılandırdı. Prim borçlarını yeniden düzenledi. Bugünlerde bedelli askerlik düzenlemesi getirdi.
Bunların her biri sorunu çözmek kadar gelir elde etmeyi hedefleyen düzenlemeler.
Her şey yolunda giderse elde edilebilecek gelir 25 milyar. Bunun 15 milyarı toplanırsa, hükümet öpüp başına koysun.
Şimdi bu paranın üçte birini al saraya göm olacak iş mi?
Hükümet sözcülerine göre tabi ki olacak iş! Ne de olsa o saray Erdoğan’ın değil milletin!  
Peki ya, First Lady Emine Erdoğan’ın yemek organizasyonunda gözümüze sokulan altın varaklı kadehler kimin?
Bin TL’lik o kadehler de bizim mi?
900 liralık asgari ücretle geçinmeye çalışanların öyle mi? Bırakın altın varaklısını, evine kadeh alacak durumda olmayan milyonların öyle mi?
Devletin resmi kurumu geçen hafta açıkladı. 1,6 milyon kişi günlük 4,73 lira veya altında bir gelirle geçiniyor.
Yani ayda 130 liranın altında...
Evlerinde eski bir kilim bile bulunmayan bu yoksullar, Ak Saray’a döşenecek 4 bin metre karelik halının sahibi öyle mi?
Hadi canım sende diyorduk ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir ses yükseldi: İstanbul dendiğinde akla Dolmabahçe gelir, Topkapı Sarayı gelir. Turistlere buraları gösterirler. Cumhuriyete yönelik yaptıklarımızdan acaba ne gösteriyoruz.  Bu bir ufuk meselesi. İtibardan tasarruf olmaz. Gelenler gidenler oraya bakıyor.

YOKSULUN TEPKİSİNİ ÇEKMEMEK İÇİN

Ailesi ile bir haftalık tatil yapacak gelire sahip olmayan hane sayısı: 15 milyon
Sıvasız, çatısız hane sayısı: 12 milyon
Aylık bin liralık gelirle yaşayan aile sayısı: 16 milyon.
Benzerini çokça bulabileceğimiz, devletin istatistik Kurumu’nun verilerini artık sıralamamıza gerek yok ‘itibarın’ yanında yoksulluğumuz da ne ola ki?
Saray inşaatı hakkında, “kaçak ve yürütmeyi durdurma kararı” varken bir işçi düşüp öldüğünde bir kez daha anlamıştık... İtibarsızların aynı zamanda değersiz olduğunu!
İktidar sözcülerinin ağızlarına bile almadıkları, o saray inşaatından düşüp, yaralanan ve artık iş göremeyecek hale gelmiş bir işçi daha var.
Böyle ihtişamlı bir yapı karşısında ne önemi var ki?
‘Her tarafı saraylarla dolu birçok dünya ülkesi, itibarını daha da artırmak için neden acaba saray yaptırmayı akıl edemedi?’ diye sorasım geliyor da sormuyorum. Biliyorum ki cevap gelmeyecek. Biliyorum ki cumhurbaşkanı, kendi tabanları da dahil, yoksullarda biriken öfkeye karşı kendini ‘itibar’ pazarlaması üzerinden siper edecek.
Ama öfke birikiyor.
Muhafazakar kalemlerin şu tespiti de dağılıyor artık: “Zenginimiz de oldu, yeni burjuva türevlerimiz de; dana carpaccio’dan aşağısını yemez, ‘pellegrino’ diye şerh düşmeden su içmez oldular. Ama zenginliğe ve refaha kavuşan yeni sınıf, mütedeyyin yoksullarda bir ‘alt sınıf’ bilinci ve tepkisi yaratmadı. Çünkü davamız vardı. Filistin’den sorumlu Türkiye davası, dünyada mazlumları savunma davası.”
Partisinden kopmasa da gönlü kırılanların sayısı artıyor nitekim!

BOĞARAK NEREYE KADAR?

Dava yoksulu da birleştiren bir çimentoydu. Ama tek başına değil.
Ekonomik sermaye ve sosyal ağlarla kurulan tahakküm de belirleyiciydi. Zira kendisinden olmayanı kolayca açlığa mahkum edebilecek bir tahakkümdü o.
Parti merkezi, taşra teşkilatları, belediyeler... ‘Sivil toplum’ kuruluşları, meslek birlikleri ve kamu birimlerini içine alan bir ağ ekonomisi... Tepeden tabana ülkenin hemen her köşesinde örgütlenmiş rant lobisi!
Biliyoruz ki... Bir emlakçının iş yapmasının koşulu da, bir bürokratın terfi almasının koşulu da bu ağa iştirak etmekten geçiyor.
Yolsuzluk operasyonlarını, “faiz lobi”sine bağlayan haykırışınız, rant lobinizin üzerini örtme telaşından başka bir şey değildi.
Emek karşıtı, çevre ve doğa karşıtı bir ağ... Ağa takılanlarda öfke biriktirmez mi sanıyordunuz?
‘Davaya iktidar lazım’dan, ‘iktidarınıza dava lazım’a geçtiğiniz görülmez mi sanıyordunuz?
“Zenginliği, adaleti sağlamak için güç, güç için para gerekli” propagandanızın, yarattığınız korkunç adaletsizliği ilelebet örtebileceğini mi düşünüyordunuz?
Canımız ilelebet itibarınıza feda olsun istiyorsunuz öyle mi?
Devlet itibarını vatandaşından önce gören sistemin adının ne olduğu malum!


İTİBARLI OLANLAR BELLİ

Başbakan Ahmet Davutoğlu Ford fabrikasında, geçen hafta patronları ve ihracatı övdükçe övdü.
Oysa daha 1000 işçi yeni atılmıştı.
Otomotiv sektöründeki en ağır çalışma koşulları Ford’taydı...
Davutoğlu bir kez olsun atılanlardan bahsetmedi. Çalışma koşullarının kölelik düzeyine gelmiş olmasına hiç değinmedi.
Bu iktidarın başbakanından başka ne beklenebilir di ki?
Çünkü kendileri iktidara gelmeden önce, otomotiv sektörü en tercih edilen söktürdü. İktidarlarından önce Bursalı aileler “Almancıyla evlendirmek kadar değerlidir, kızını otomotiv işçisiyle evlendirmek” derdi.
Şimdi işler değişti. İşçi değersizleşti. İşçinin bu kadar değersizleşmesini sağlayan neolibaral muhafazakar iktidardın ta kendisiydi.
***
Meclis komisyonları Roboskî’de sorumlu bulamadı çünkü ölerler itibarsızdı.
Soma’da suçlu bulamadı zira ölenler iktidarın itibarına kurban olması gerekenlerdi.
İtibarlı olanların kimler olduğu çok açık!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...