05 Aralık 2014 00:50

Hedef

Hedef

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu fotoğrafçı arkadaşlar benimle uğraşıyorlar. Şikayetçiyim. Sayın okur aylar önce bir fotoğrafın bende yarattığı etkiyi-tepkiyi yazmıştım. Aslında bir fotoğrafın demek yanlış. EPA Foto Muhabiri Sedat Suna’nın çektiği bir malum şahsın oy kullanmaya giderkenki hali mealini anlatan bir kareydi. Yazacak bir çok konu varken tutup bu fotoğrafı “‘Fotoğrafçı’ ile ‘Foto Muhabiri’ arasındaki fark” adıyla yazmıştım. Vayyy sen misin yazan! Gel ifade ver. Neyse…

Biliyorsunuz İstanbul’da Beşiktaş Belediyesinin girişimiyle ‘Foto İstanbul’ adıyla büyük bir ‘fotoğraf festivali’ yapıldı. “Sansür” başlıklı bir panelde panelisttim.. Panelistler dünya çapında fotoğrafçılar ve fotoğraf editörleriydi. Yapacağım konuşma notlarım önümdeydi. Sıra bana bir soru ile gelince notları bırakıp o günkü Evrensel gazetesinin arka iç sayfasını açıp gösterdim. Tesadüfen o gün sansür sayfası gibiydi. (Bir gecede gelişen gazetecilere-tiyatroya sansür haberleriyle doluydu) Konuk panelistler şaşırdılar. Benim sansürle ilgili sorunum olup olmadığını sordular. Ben de yazımdan ötürü ifadeye çağrıldığımı söyledim. Sonra Sedat Suna’nın fotoğrafını hem konuklara hem panelistlere göstererek “Sizler dünyanın önemli fotoğraf editörlerisiniz. Fotoğraftaki şahsın önemi yok. Bu fotoğrafı yorumlar mısınız” deyince Stern dergisinin Fotoğraf Editörü Harald Menk mikrofonu alıp uzunca bir yorum yaptı. Sonunda yazdığım iki paragraflık yazıyı okuyunca güldüler. Okumadığı halde benim yazdıklarımı neredeyse tekrar etmiş gibiydi...
Sevgili okur demek istediğim şu ki; fotoğrafın dili tektir, evrenseldir. Bizler kulaklıkla simultane çeviriyle konuşuyorduk ama fotoğraf hakkında aynı şeyleri ya da içeriği görüyorduk. O gün yalnızca o masada olan  panelistler değil, salon aynı teşhiste birleşmişti.

Niye bunları yazdım? Bu sefer de Foto Muhabiri Nazım Serhat Fırat’ın bu fotoğrafı beni zorladı.
Fotoğraf sayfalarca yazıyı özetlemiş. Hedefe nasıl varılacağı gayet iyi işlenmiş. İroni yükü altında bizleri tebessüm ettirirken acı acı da düşündürüyor. Ve ben bu fotoğrafı atlayamazdım. Bir kez daha yinelemek isterim ki ‘Bir foto muhabirini, fotoğrafçıdan ayıran bir fotoğraf’. Ne ararsanız var. İktidarın tüm söylemleri, muhalefetin çektikleri ve çekecekleri. Kısaca çelişki, ironi, (karar anının) doğru zamanlamanın ve doğru açıda olmanın foto muhabiri gözüyle tarihe aktarımı. Fotoğrafta hakim olan taarruz durumundaki polisler, yuvarlak kırmızı ve içindeki yazı polislerin hedefini gösteriyor. Peki neye güveniyor bu polisler arkalarında kim var? Esnaf(!) olmanın dayanılmaz gücü ne ola ki? Yanıtı da var sol üst köşede, ufak bir detaymış gibi duruyor. Onu gözünden bile tanıyoruz. Sonuç; hedefe nasıl varılacağı gayet net. Baskı-Sansür- Şiddet… İktidar veya iktidar üstündekilerin itici güç olmaları. Kolluk kuvvetlerinin/hizmet kuvveti olarak kamu otoritesini tesis etmeleri…

Bu halde 2023 hedefine ulaşılabilecekler mi bilinmez. Ama bildiğim bir şey var, Spartaküslerden bu yana, tarihin gücü her zaman hak ve adalet arayanların mücadelesiyle doludur. Modern zamanlarda, modern teknolojilerle donanan (robokop, çevik, TOMA, bilumum gazlar sular, seller) erk olmak bunu değiştirmez.
Evet sayın okur başta söyledim ya, bu foto muhabirleri benimle uğraşıyorlar. Durduk yerde yazdırıyorlar. Bu vesile ile Nazım Serhat Fırat’a beynine, gözüne, yüreğine, parmağına ve de tabii ki objektifine sağlık diyorum.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...