01 Aralık 2014 01:00

Eşitlik-adalet çarpıtması tüm dünyanın tartışması

Eşitlik-adalet çarpıtması tüm dünyanın tartışması

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Sanmayın ki “eşitlik olmaz, adalet verelimciler” sadece bizim toprakların mahsulü. Hayır! Maalesef bunlar her yerde varlar. Latin Amerika’da, Ortadoğu’da, Hindistan’da, pek tabi Avrupa ülkelerinde de.
90’ların sonundan beri cinsiyet eşitliği sorunu küresel sermayenin krizlerini gerekçelendirmeye ve çıkış yolu tarif etmeye çalışan ideolojik kuşatmanın ana gündem maddelerinden biri.  Küresel sermaye kendi krizlerini ücretleri daha da aşağıya çekerek, çalışma yaşamını güvencesizleştirerek, sosyal harcamalarda daha büyük kesintilere giderek, evsizleştirerek ve ortak zenginliklerimizi özel mülkü haline getirmeye çalışarak yönetmeye çalışıyor bu krizi. Kadın ve erkeklerin “rolleri”ni de bu krizin ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendirmeye çalışıyor.

90’lı yıllardan beri pıtrak gibi çoğalan KADEMvari kadın STK’larıyla “kadınların güçlenmesi, demokrasi, çalışma hakkı, doğurganlık hakları” gibi birçok temel kavramı “eşitlik değil adalet” fikriyatıyla yeniden tartışmaya açtılar. Kadınların güçlenmesini pazar ekonomisine katılımla, adaleti kadın emeğinin hiçbir “hak engeline” takılmadan piyasa şartlarına girmesiyle eşitliyor bu ideolojik kuşatma.  

Pazar ekonomisi ve piyasa şartları kadınların hem evde hem işte daha çok, daha ucuz, daha güvencesiz sömürülmesini gerektirdiğinden kadınların “ev içi rolleri” pohpohlanıyor.  Adalet de, kadınlar bu zor şartlarda hem evi hem işi aynı anda götüremediklerinden(!), yuvalarını bizzat kendileri çekip çevirmek istedikleri için(!) onlara sağlanan “pozitif ayrımcılık” gibi sunuluyor. Yani bir yandan hayat sadece kadınlar için değil, kadın erkek tüm toplum için baş edilemez ve insanca yaşanamaz hale getirilirken, devlet elini bakım hizmetlerinin tümünden çekip yükü kadınların sırtına bindirirken, çalışma yaşamını esnek, güvencesiz, sağlıksız hale getirirken bu şartlarda yaşamak ve çalışmak istemeyen kadınların “tercihini” ev içine yönlendirmeye çalışıyorlar. Çalışmanın neden giderek zorlaştırıldığı, neden annemizin çalışırken yararlanabildiği haklardan bugün bizim yararlanamadığımız, neden çocuklara evde oturarak bakmak zorunda kaldığımız sorusunun üstü örtülüyor.  

Çalışma yaşamı kadınların bedensel ve ruhsal ihtiyaçları ve gerekleri düşünülmeden tam bir “orman kanunu” ile şekillendirilirken, yani güvencesiz, esnek, rekabetçi bir içeriğe “yasal” olarak büründürülürken kadınların “nazik” bedenlerinin bu çalışma yaşamına ayak uyduramayacağı iddia ediliyor. Neden haklarımızı kullanamadığımızın, neden böyle çalışmak zorunda olduğumuzun, neden kadınların erkeklerden farklı ihtiyaçlarının bir “nitelik” sorununa dönüştürüldüğünün sorgulamasını yapmamıza izin vermeden “farklılık, incelik, güçsüzlük, narinlik” olarak paketlenen eşitsizlik “cinsiyet adaleti” olarak karşımıza çıkarılıyor.

Bu içerikteki “cinsiyet adaleti” söylemi, eşitlik mücadelesini tarihsel ve politik içeriğe sahip ezilmişlik ilişkisini alt etme mücadelesi olmaktan bütünüyle çıkaran ve böylece bizi piyasanın ve kapitalizmin masum olduğuna inanmaya tekrar davet eden bir müdahaleyi temsil ediyor.

Bu “eşitlik yok adalet var” kuşatmasının tüm dünyada kadınları zincirleyen bir hale nasıl büründüğünü, bu sürecin  adım adım nasıl işlendiğini, Türkiye’de KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) örneğinde olduğu gibi kadın hareketi yerine geçirilmeye çalışılan iktidar destekli kadın STK’ları eliyle başka başka ülkelerde neler yapıldığını görmek için  editörlüğünü Aynur Özuğurlu’nun yaptığı “Neoliberalizmin Ötesinde Bir Kadın Hareketi için Tartışmalar” kitabı çok güzel bir kaynak. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...