15 Kasım 2014 01:00

Merak ediyorum, acaba ne düşünürler!

Merak ediyorum, acaba ne düşünürler!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Halk olarak bizler devlet makinesinin işleyişini yönetsel ya da yargısal açılardan dışarıdan izleyerek, bazı uygulamaların hukuka ters, bazılarının antidemokratik ya da faşizan olduklarını düşünürüz.
Merakım; acaba devletin içindekilerin bu yaşananlara nasıl baktığıdır! Bunca iş cinayetleri yaşanırken; toplumsal olaylarda emniyet güçleri sanki saptanmış olarak Alevi vatandaşlara gaz fişeği isabet ettirerek yaralar, hatta yaşamlarını sonlandırırken; yargı organı ilgisiz bir öğrencinin işgüzarlığını dikkate alarak, hukuk içinde işlem yapan bir öğretim üyesini, Profesör Renan Pekünlü’yü, Türkiye’yi dünya aleme rezil edercesine mahkum ederken; Cumhurbaşkanlığı döneminde Gül’e ABD ziyaretinde soru soran öğrenciye, edinilen bilgilere göre Ankara merkezli taciz postaları gönderilirken; SOMA olayında yere düşmüş bir insana tekme atan kamu görevlisi cezalandırılması yerine taltif edilirken; el diyarlarda yabancı gazeteciler dahi AKP sarayını basın toplantısında konu edinirken ve daha saymakla bitirilemeyecek sosyal, adli ve polisiye mobbing, örtülü saldırı veya görgüsüzlük olayları yaşanırken, devletin, yargı erkinin ve sair ilgili zevatın kendi yalnızlıklarında ya da bir araya geldiklerinde neler konuştuklarını pek merak ediyorum!
Acaba, “Oh oldu, hınzırları daha fazla azmadan tepeledik” mi derler, yoksa, biraz da olsa, devletsel damarları kabararak, “büyük devlet” edasıyla yanlış yaptıkları ya da hatalı davrandıkları gibi bir düşünceye eğilim mi gösterirler!
Sanırım ikinci olasılığın hiç şansı yok. Zaten, devlet makamlarını işgal edenlerin birazcık devletsel anlayışı ve yaşananlara sorumlu yaklaşımı olsa idi, sorumlular makamlarından ayrılır ve olaylar da bu raddeye sürüklenmezdi. Bu noktalara gelmiş olmamız, balık baştan kokar misali, devlet-i âlinin sorumlularının davranışını açıkça ortaya koymaktadır. Şiddetin meşrulaştırılarak yaygınlaş(tırıl)ması, bireysel ilişkilerin giderek saygısızca sertleş(tiril)mesi ve adaletsizlikle toplumu gütme anlayışı yaşanmasaydı, genel ahlakta yaşanan derin çöküşün toplumsal dokunun hemen her hücresine nüfuzu bu denli kolay ve hızlı olamazdı. Profesör Başbakanın sıkça kullandığı parmağını sallayarak muhalefeti hizaya getireceklerini söylemesi, eğer AKP tabanını mutlu ediyorsa, bilinmelidir ki, bu saygısız davranış toplumun temeline her an patlamaya hazır bomba yerleştirmekten farksızdır. Zira, AKP’ye toplumun yarısı oy vermişse (Haydi öyle olsun!), parmak sallayarak hizaya getirilmeye çalışılan grup da toplumun diğer bölümüdür.  
Hayır, bu bir devlet yönetimi değildir, olamaz! Bu bir kalkıştır. Zaten bizzat AKP grubu da bu siyasi yürüyüşü bir hareket olarak nitelemektedir. Bu kalkış, 1950 yılında Demokrat Parti’nin büyük bir oyla iktidarı alması hareketinden daha şümullü ve tehlikeli bir kalkıştır. 1950 hareketi dar bir dönüştürücü kadroya karşı girişilmiş muhafazakarlığı sürdürme hareketi olduğu halde, AKP kalkışı, baskılandığına inandırılan kesimin, emperyalistlerin desteği ile uzun yıllardan beri işlenen gerici zihniyetle olgunlaşarak iktidarı ele geçirerek diğer kesimleri üzerinde hakimiyet kurma ve, her ne pahasına olursa olsun, sürdürme girişimidir.
Öyle anlaşılıyor ki; dış siyasette Büyük Ortadoğu Projesi Eş-Başkanlığı, iç siyasette ise açılım, Kıbrıs ve Ermeni konuları ihalelerinin gerçekleştirilmesinin, ancak böylesi bir kalkış ve şiddet politikası ile kotarılabileceği düşünülmektedir. Bu modele, ekonomi alanında yaşanan ve giderek artacak ekonomik sıkışma dahil edilince, siyasal şiddetin ileride daha da artacağı kesindir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...