08 Kasım 2014 01:00

Mutad vaatler ve mutad bir yazı

Mutad vaatler ve mutad bir yazı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP 25 maddelik “Yapısal Dönüşüm Paketi”ni açıkladı. Ne diyelim; hayırlara vesile olsun! Artık bazı ifade ve girişimlere öylesine alıştık ki, söylenecek başka bir şey kalmamaktadır.
Küreselleşen dünyada kalkınmasını tamamlamaya çalışan ve hızla yükselen rekabete ayak uydurmaya gayret eden bir ülke olan Türkiye’de yöneticiler tabii ki bazı ciddi girişimler yapma ve planlar oluşturma durumundadırlar. Orta vadeli planlar ya da ekonomik paket programları bu tür girişimlerin doğal sonucu olsa gerek. Buraya kadar fazla söylenecek bir şey yok; yani, her şey, her yapılan fevkalade doğru ve geçerli gibi gözükmektedir.
Ancak; eğer plan ve programlarla ya da dışarıdan devşirilen uzman ekiplerle ülkeler kalkınabilselerdi, her ülke bu yola başvurur, birkaç yılını hatta on yıllarını feda eder ve kalkınmış bir ülke olarak dünya yüzeyine çıkardı. Bunun böyle olmadığı bizzat ülkelerin kalkınma çabalarının incelenmesinden anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, önümüzde iki yol olduğu açıkça görülmektedir. Birincisi, evet plan program yapalım, ancak bunların raflarda kalarak eskimesi değil, ete ve kemiğe büründürülerek yaşama geçirilmesi kaçınılmaz zarurettir. Aksi halde, her tasarlanan plan ya da program lafta ya da ilgili devlet dairesinin rafında kalır. Nitekim, Türkiye’nin bu açıdan geçmişinin fevkalade zengin olduğunu biliyoruz. Hatta o kadar ki, bir zamanlar ülkemize davet edilerek ekonomik ve mali plan yapması talep edilen Kaldor, apar topar kovulmuş, bunun üzerine ilgili kişi de raporunu İngiltere’de yazıp göndermiştir. Rapor ne oldu derseniz, ilgili bakanlıkların raflarında “gizli” olarak saklanmaktadır. Bunun nedeni de, o raporun toprak ağalarının rahatını kaçırıyor nitelikte olmasıdır.
İkinci önemli sorun ya da konu ise, planların zorlayıcı olmasıdır. Bunun için de kamu gücünün etkin olarak devrede bulunması gereklidir. Özel kesimi yönlendirici planların orta dönemde özel kesimin çıkar ve planına göre şekillendiği ya da değiştirildiği veya hiç uygulanmadığı açıkça görülmüştür. Ünlü hikayeler hepimizin malumudur; geri bölgeler için alınmış olan teşviklerin, bir yolunu bularak ileri bölgelerde yaşama geçirildiklerini biliriz. Özel kesimin güçlü olduğu her dönemde özel kesimin çıkarı toplumsal çıkarın önüne geçer.
Özel kesimin çıkarı karşısında toplumsal çıkar meselesi planın en ince noktasını oluşturur. Şöyle ki, özel kesimin kâr hırsına hizmet edecek her yatırım ya da harcama hem ulusal geliri yükseltici etki yapar hem de halka hizmet ediliyor görüntüsü yaratır. Oysa, uzun dönemde bu tür bazı yatırım ve harcamaların halkın gerçek derdine bir çare olmadığı çok açık şekilde görülür. Bunun en tipi örneğini, insanların rahat yaşabilmesi için konut yapıyoruz sevdasıyla ithal seramikler ya da lüks malzeme ile donatılmış pahalı meskenler oluşturur. Oysa bunlar halka bir yarar sağlamadığı halde, maalesef bundan yararlanamayan halkımız da buna oy verebilmekte ve ulusal gelir de bu israfla yükselmektedir. Bazı hastanelerimizdeki sağlık hizmetlerine bir bakalım. Hastaneye girdiğinizde otele mi yoksa hastaneye mi girdiğinizi şaşırabilirsiniz. Şu halde, her harcama, ulusal gelire katkı yapıyor olsa da, özellikle Türkiye gibi orta gelir düzeyinde olup kalkınmasını yapmak ve halkının gerçek ihtiyaçlarına makul düzeyde talep verebilmek durumunda olan bir ülkede bazen hiç bir anlam kazanmadığı gibi, tam tersine, bunlar ulusal gelire katkı olarak değil, engelledikleri gerçek üretim alanları tutarıyla ulusal hesaplara maliyet ve zarar olarak dahil edilmelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...