30 Ekim 2014 02:00

Avrupa'da deflasyon riski kaygılandırıyor

Avrupa'da deflasyon riski kaygılandırıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu yazıyı okuduğunuz saatlerde Fed muhtemelen 2008 yılı Aralık ayından beri uyguladığı varlık alım programını sonlandırmış olacak. Bu süre zarfında Fed piyasalara 3.5 trilyon dolar sürerken, krizle birlikte düşen varlık fiyatları büyük ölçüde eski seviyelerine tırmandı. Hisse senedi piyasaları yeni rekorlar kırarken, ABD’de işsizlik 2009 yılındaki yüzde 10 seviyesinden yüzde 5.9 seviyelerine geriledi.
Piyasalardaki dolar bolluğu “gelişmekte olan ülkelere” de önemli miktarda fon girişine yol açtı. Türkiye başta olmak üzere pek çok ülke ucuz dolarlarla finanse edilen yüksek büyüme hızlarına kavuştu. Elbette dolar musluğu en nihayetinde kısılacaktı. Fed Aralık 2013’ten itibaren kademeli olarak aylık varlık alımlarını 85 milyar dolar seviyesinden 15 milyar dolara kadar düşürdü. Açıklanan takvim çerçevesinde varlık alımlarının ekim ayında sonlandırılması piyasalar tarafından çok önceleri fiyatlanmıştı. Şimdi piyasaların gözü kulağı Fed’in muhtemel faiz artırımına yönelmiş durumda. Fed’in bu konuda ağır davranmasının nedeni ise Avrupa başta olmak üzere dünya piyasalarında süregelen düşük enflasyon, hatta deflasyon riski.
Enflasyon hedeflemesi uygulayan 46 ülkeden 30’u enflasyon hedefinin altında kalırken, geleceğe dönük enflasyon beklentilerinde de belirgin bir düşüş göze çarpıyor. Bu tehlike özellikle Avrupa ülkelerine baktığımızda daha da belirginleşiyor. İtalya ve İspanya’nın da dahil olduğu 8 Avrupa ülkesinde deflasyon yaşanmakla birlikte, AB ülkelerinde ortalama enflasyon oranı yüzde 0.3 seviyesinde bulunuyor. İngiltere, Almanya ve Fransa’da enflasyon oranları sırasıyla yüzde 1.3, 0.8 ve 0.4 seviyelerinde. Dahası hizmet sektöründeki fiyatları bir kenara koyarsak, 15 Avrupa ülkesinin 11’inde mal fiyatlarının eylül ayı itibariyle bir önceki yıla göre değer kaybettiği görülüyor. Finlandiya, Avusturya, İngiltere ve Almanya’da ise mal fiyatlarındaki artış yüzde 0.5’in altında kalıyor. ABD’de de durum çok farklı değil. Yüzde 1.7’lik enflasyonun asli dinamiği hizmet fiyatlarındaki artış. Mal fiyatlarına baktığımızda enflasyon yüzde 0.4 seviyelerinde.
Peki Fed (ve elbette AMB) deflasyondan neden bu denli çekiniyor? Tarih bize gösteriyor ki, yüksek enflasyon son derece olumsuz sonuçlar doğurmakla birlikte, deflasyonun sonuçları çok daha yıkıcı oluyor.  
Enflasyon fiyatların yükselmesidir, dolayısıyla paranın alım gücü zaman içerisinde gerilemektedir. Bu nedenle yüksek enflasyon tüketimi tetikler. Günlük enflasyonun yüzde 40’ları bulduğu Alman hiperenflasyonu örneğinde halk kazancı eline geçtiği gibi soluğu çarşıda pazarda alıyordu, birkaç gün içerisinde harcanamayan paralar ise ya duvar kağıdı olarak ya da sobaları tutuşturmak için kullanılıyordu.
Deflasyon ise fiyatların gerilemesi, dolayısıyla paranın alım gücünün zamanla artması anlamına gelir. Deflasyonist ortamda tüketim ertelenir, talep geriler, üretim daralır. Dahası, işletmelerin borçları nominal olarak sabit kalırken, düşen fiyatlar ve daralan taleple birlikte gelirleri ve net varlıkları geriler. İflaslar artarken ekonomik kriz derinleşir, toplumsal çalkantılar artar. İngiliz Tarihçi Frederick Taylor’ın da vurguladığı gibi sanılanın aksine Nazileri iktidara taşıyan asıl etken 1920’lerdeki hiperenflasyon değil, 1930’lardaki “Brüning deflasyonu”dur.  
Mevcut tabloya rağmen Almanya’nın halen deflasyon riskinin olmadığı yolundaki görüşünde ısrar ettiğini görüyoruz. Kimileri bunu Alman tarihine referansla hiperenflasyon fobisine bağlasa da, Almanların deflasyondan çekinmek için çok daha fazla sebebi var. İşin aslı, Almanya fırsattan istifade sorunlu AB ekonomilerini yapısal reformlarla terbiye etme ve siyasi hegemonya alanını genişletme arayışında. Şu ana değin bu konuda başarılı olduğuna hiç kuşku yok.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...